Türkiye’de bazı isimler
kuşkusuz korunaklıdır ve dokunulmazlıkları
vardır.
Fatih
Altaylı onlardan biri. Tıpkı Ertuğrul
Özkök ve benzerleri gibi.
Belki de ondan yıllardır bu denli
rahat davranabilme, tehdit ve küfür edebilme imkânı bulabildiler
medyada. Altaylı’yı yıllar itibarıyla izleyen biri olarak 1990’lı
yıllarda işkence iddialarını gündeme getiren Avukat
Eren Keskin’e söylediği “Keşke sana tecavüz
etselerdi” lafından da tanıyoruz, 28 Şubat
sürecinde “Bundan sonra nerede kılık kıyafet kanununa
aykırı davranan görürsem polise ihbar edeceğim” diye
yazdıklarından da.
Yer kısa daha fazla
uzatmayayım.
Sanırım bu rahatlık onları bugüne
taşıdı ve el üstünde tutuldular.
Dün Medya
Kritik programında Cem Küçük’le birlikte Fatih
Altaylı’nın Nişantaşı’nda bir polise hakaret
eden görüntülerini yayınladık. Sosyal medyada en çok
konuşulan konulardan biri hâline geldi.
Görüntülerde Fatih Altaylı’nın
trafik polisiyle aracının park etme ya da cadde üzerinde
beklemesiyle ilgili bir tartışma içinde olduğunu anlıyorsunuz.
Ancak Altaylı’nın ses tonu giderek
yükseliyor, bir ara “Kadın ölüyor, sen bana
ambulans bekle diyorsun” sözleri geliyor kulağımıza.
Ardından Altaylı’nın polisi elini sallayarak tehdit ettiğini
ve “Haysiyetsiz adamlar” sözünü, biraz
ilerledikten sonra da “Onların şefini de… hepsini
de…” küfrünü işitiyoruz. Ağır, galiz ve sinkaflı
küfürler.
Tabii seslerin engellemesi
nedeniyle duyulmayan tehditlerin ne olduğunu da
o trafik polisinin
ifadesinden anlıyoruz. Çünkü Fatih
Altaylı savcılığa çağrıldı ve ifade verdi. Resmî
kayıtlara göre olayda Fatih Altaylı olay yerine
gelerek “Hasta araç bekliyor, insan olsanız azıcık
hâlden anlarsınız. Sizi şikâyet edeceğim. Sizi
mahvedeceğim” diye tehdit ediyor. Polisin söylediği
de şu:
“Şikâyet etmek sizin
yasal hakkınız, edebilirsiniz.”
FATİH ALTAYLI’NIN
TELEFONDA SÖYLEDİKLERİ
Ardından olan biteni yukarıda
yazdım, görüntülerde mevcut.
Fatih Altaylı, saat 16.00
sularında beni telefonla aradı. Kendini tanıtarak
sadece bilgi vermek istediğini söyledi. Anlattıkları
şu:
“Evet küfür ettim ama yüzüne
etmedim. Orası benim evimin önü. Karım zehirlenmişti ve tansiyonu
7-5’e düştü. Hastaneye götürmek istedim. Şoförüme beni bekle,
Hande’yi indireceğim dedim. İndiğimde araç yoktu. Aradım polisin
durdurmadığını söyledi. Polisle orada tartışmaya başladım. Bana
ambulans çağırmamı söyledi. Emin olun ambulans kayıtlarımda mevcut
57 dakika gelmedi. Oradaki esnaf da şahit, karımı kaldırıma
oturttum. Sonra sertleşti münakaşa ve ben o küfürleri ettim. Ama
yüzüne karşı etmedim.”
Evet, söylediklerinden olayın bir
başka yönünün olduğunu da anladık. Olay yeri bir kere evinin önü.
Karısı hasta. Hastaneye götürmesi gerekiyor. Aracına bindirip
götürmesi de gerekebilir. Bunu kendisine söyledim. Anlattıklarına
programda yer vereceğimizi de ifade ettim.
Ama kafamda sorular
var:
1- Madem polis izin vermedi,
eşini aşağıda bekletiyor, şoförü bir tur attıktan sonra 5 dakika
içinde gelebilirdi. Nitekim polis de Altaylı'nın şoförüne aynı şeyi
söylüyor, 'Bir tur at gel, o zamana kadar inerler'
diye.
2- Polisle tartışmak ne işe
yaradı? Polisle tartıştı madem, neden tehdit
etti?
3- Evet, sinkaflı küfürlerini
olay yerinden biraz uzaklaştığı için polis işitmedi ama elini
sallayarak yaptığı tehditler ve “Haysiyetsiz adamlar” lafını duydu,
çünkü yakınında söyledi.
SONUÇ: FATİH ALTAYLI
NEDEN HAKSIZ?
Biz ne savcı ne de yargıcız. Ama
sıradan bir gazeteci ve vatandaş olarak gözlemimiz Fatih
Altaylı’nın bu olayda haksız olduğu yolunda. Üstelik görgü
tanıkları ve olayı kaydeden kişiler “Tüylerimiz diken diken
oldu polisin soğukkanlılığı karşısında” diyorlar ve
Altaylı’nın çok tehditkâr
olduğunu belirtiyorlar. Çünkü alenen polise hakaret
etti. Orada sadece polisle tartışsaydı ve küfür etmeseydi belki de
biz bunu bir gerilim olarak görüp geçecektik. Ama bu
derece ağır küfürleri edebilme potansiyeline ve cüretine sahip
olmak hakikaten akıl alır gibi değil.
Nitekim İstanbul Emniyet
Müdürlüğü bu konuyu son derece ciddiye aldı ve şikâyet
etti.
Sonuçta olay savcılığa intikal
etti.
Bundan sonrası yargının işi,
gelişmeleri herkes gibi biz de izleyeceğiz.