Soru bu.
Sırf Tayyip
Erdoğan’ı ve Cumhur İttifakı’nı yenilgiye uğratma
pahasına, beş benzemez gibi görünen ama hepsi de aynı
bozuk maya ile yoğrulmuş kişiler tarafından yönetilen siyasi
partilerinin oluşturduğu, tarihin en kirli
ittifakının seçimlere
katıldığına şahit olmaktayız hep birlikte.
Kandil’den verilen talimat
doğrultusunda HDP, Ankara, İstanbul, İzmir, Adana ve Mersin gibi
illerde aday göstermeyip “Millet İttifakı”nı
desteklediğini açıklayınca anketler de ona göre
şekillenmeye başladı doğal olarak.
Sonuçlara bakıldığında ülkeyi
neredeyse orta yerinden ikiye bölmeye yaklaşan bir artış var.
İttifakın içinde HDP ve PKK
olunca anlıyorsunuz “başarı” için
nasıl Makyavelizmin dibine vurduklarını.
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’na Hürriyet yazarı Abdülkadir
Selvi soruyor, “HDP ile ittifak yaptınız
mı?” diye, o da “Hayır, sandıkta ittifak
yapıyoruz” diye cevaplıyor. Artık ne demekse…
Kemal
Kılıçdaroğlu hiç yalan söylemeyen
biri olduğu için içimden inanmak geçiyor. Acaba? Yok
yok, abdestini bozma diyorum içimden.
Kendimi “Kemal Bey, vatanını teröriste, darbeciye feda
etmektense kendi canını verecek kadar dürüst, namuslu ve vatanını
seven bir siyasetçidir” diye ikna etmeye çalışıyorum. O
40 yıldır binlerce askerimizi, polisimizi, sivil vatandaşlarımızı
şehit eden PKK’nın siyasal uzantısı
HDP ile ittifak yapmaz. Şehitlerimizin kanlarıyla
sulanan bu topraklara göz dikenlere bu ülkeyi altın
tepside sunmaz.
Ama şeytan
bu, birden aklımıza Ahmet Türk ile gizlice neden
otelde buluştukları sorusu geliveriyor. Hemen ertesi
gün yine bir otelde Meral Akşener’i
ikna etmesi. Sonra Kobani katliamının kanı elinde
olan Selahattin Demirtaş ile yapılan
görüşmeler. Kandil’e gönderilen mesajlar. Afrin’e girmeyinler,
Zeytin Dalı’ndan PYD rahatsız demeler, hendekteki
arkadaşlar, Canan Kaftancıoğlu’lar, PKK
cenazelerine katılan Sezgin
Tanrıkulu’lar ile Gamze
İlgezdi’ler, PKK’ya karşı olan namuslu
ve vatansever Alevileri partide etkisiz hâle
getirmeler…
Aklım karmakarışık.
Sonra “Adaylara
bakalım, mutlaka vatanını seven, Atatürkçü, terör karşıtı, FETÖ ve
PKK’ya karşı net duruşu olan insanlardan seçmiştir” diye
bir çıkış yolu arıyorum kendime.
Kadıköy Belediye Başkan adayı olarak
gösterilen Şerdil Dara Odabaşı PKK’nın
hendek teröründe “Diren Lice Kadıköy
seninle” diye Tweet attığını görünce ilk hayal
kırıklığım geliyor.
Sancaktepe Belediye Başkan
adayı Özgen Nama’da ise hayaller çamura
yatıyor. Seçtiğim birkaç Tweet’ini arka arkaya paylaşayım kararı
kendiniz verin:
“Cemaat’e yapılan bu
faşizan uygulamalar çok tiksindiricidir, artık bu
ülkede herkesin, her kesimin hukukunu savunmak için
haykırmalıyız”
“Bugün Cemaat’e
yakın medyaya yapılan gözaltılara sessiz
kalmak sansürü onaylamaktır”
İzmir’e bakıyoruz. İttifakın
adayı bu kez Tunç Soyer.
Herkes işitti
sanırım. 12 Eylül işkencecisi Nurettin Soyer’in
oğlu.
Yalnızca Alparslan
Türkeş’e idam kararı vermekle değil, 12 Eylül işkence
timi C-5’in kurucu babası olarak aklınıza gelebilecek ne kadar
MHP’li varsa hepsini her türlü işkenceden geçirten
adam. Onlardan biri olan Ozan
Arif insanın içinin kaldıramayacağı ağırlıktaki
işkenceleri anlattığı uzun şiirinin sadece şu satırlarında şöyle
diyor:
Burnuma soktular
tornavidayı
Bükerek yaptılar benim
sorgumu.
Biri
bu Soyer’di domuzun dölü!..
Sesinden tanıdım değilim
deli.
Tenasül uzvuma ceryanlı
teli
Takarak yaptılar benim
sorgumu.
Ölem diye çok yalvardım
Allah’a
Avuç içlerimden tutup
çarmıha
Çakarak yaptılar benim
sorgumu.
Ozan Arif şimdi hayat
mücadelesi vermekte. Ne yazık ki kanserle boğuşuyor.
Acil şifa diliyorum.
Onu işkencelerden
geçiren 12 Eylül’ün savcısı Nurettin Soyer’in
oğlu, CHP-İYİ Parti-HDP ittifakının ortak
adayı Tunç Soyer ise “Babam şerefli
bir Türk subayıdır, o dönemde önüne gelen dosyaları karara bağlamış
hukuk adamıdır” diyor.
Anladım. Babasının
savcı maaşıyla sahip olduğu TEOS tatil köyünün
mirasına olduğu gibi, 12 Eylül
mirasına da sahip çıkmakta.
Dolayısıyla darbeci ve
teröristlere karşı boş değil. Solcu ya da ABD’den
akseptanslı olmaları koşuluyla tabii.
Misal 2014 yılında kanıtlamış
bunu. FETÖ adlı şerefsiz örgütün
şerefsiz mensuplarının gazetesi Zaman’ın kapatılmasına
karşı çıkmış:
“Zaman ve Samanyolu’na
yapılan baskınları tüm kalbimle protesto
ediyorum” deyip #özgürbasınsusturulamaz hashtag’ine
destek vermiş.
Demek “Özgür
basın” böyle oluyor. Ben atlamışım.
Yetmemiş, PKK’nın hendek
teröründe başrolü oynayan HDP’nin Sur belediyesine
kayyum atanmasına da kahrolmuş ve “Sur’a
bizi almıyorlar, bir şey yapamamak bizi kahrediyor. Sur’a kayyum
atamak darbedir. HDP’nin
yanındayım” deyivermiş.
Nurettin Soyer’in
gelini de kocasından aşağı değil.
Adı Neptün Soyer. Anıtkabir ziyaretinde
gördüm ilk. Kırmızı, şık bir palto giymiş, siyah saçları Ata’nın
sevdiği tarzda ondüla yapılmıştı.
Sonra Google veri tabanına
baktık o da bir değişik. Misal Zeytin Dalı
Harekâtı’ndan pek rahatsız olmuş. Ama okumak için
ilerlediğinizde İzmir Serbest Fırka gazetesindeki sayfa
bulunamıyor. Kaldırılmış.
15 Temmuz
gecesi saat 03.15’te Tweet atıp Cumhurbaşkanı’na
çemkirmiş o zarif duruşuyla zıt bir edada:
“Böyle bir günde de
halkı sokağa döktün, ölün dedin. Nerdesin?”
HDP İzmir İl eş
başkanı Kadir Baydur Tunç
Soyer’i “Çizdiğimiz profile en uygun
aday” diye tanımlamış. Boşuna değil.
CHP’nin Beyoğlu Belediye Başkan
adayı Alper
Taş ise “Laiklik isteyen güçler PYD ile
dayanışmalı” demekte.
Yer kalmadı.
Sonra Kemal
Kılıçdaroğlu’nun tüm konuşmaları da dökülüyor
önümüze. Elle tutulamıyor, lime lime dökülüyor ahlaktan, adaletten,
vatanseverlikten…
İmam böyleyse, Cemaat’i
siz gözünüzde canlandırın diyeceğim ama zaten Cemaat
canlanıp kanlanmış karşımızda durmakta.
Merak ettiğim bu
insanlar kimlerin ayar çekmesiyle, hangi
arada yetiştirildi ve toplumun içine salındı.
Ben artık cidden korkuyorum. Bu
ülkeyi zombiler de basabilir.