Avrupa’nın ortasında bir grup insanın, ülkesinin yetimlerinin, parçalanan ailelerin, analarının kucağından canavarca koparılan çocukların çıkarlarını korumak için verdiği mücadelenin hikâyesi bu. Kahramanları ise, adı Jugendamt olan ama aslında rafine edilmiş bir Nazi teşkilatını andıran Alman Gençlik Dairesi’nin barbarlıklarını, hem Almanya, hem de Türkiye’deki sağır kulaklara duyurmaya çalışan Umut Yıldızı Derneği’nin bir avuç gönüllüsü ve kalp gözü açık destekçileri…
Türkiye Cumhuriyeti devletinden yardım almıyorlar. Türkiye bu konuda taş taş üstüne koymaktan aciz kuruluşlara yardım yapmayı tercih ediyor ama onlar aldırmıyor. Alman Devleti’nin “Gelin bazı şartları yerine getirin, sizi yasal fonlardan faydalanan bir kuruma dönüştürelim” önerisine de bağımsızlıklarını kaybedecekleri ve asıl amacın onları “ehlileştirmek” olduğunu bildikleri için “Hayır” diyorlar.
Açık söyleyeyim, Onlara hayranım. Almanya’daki Türkiye kökenli çocuklar için hayatlarını ortaya koyan kurucu başkan Kamil Altay’a, Gülsüm Yalçınöz’e Mustafa Basun’a, Mete Atay’a, Ömer Derbeder'e, Abdulkadir Bağcı'ya, İsmail Oral'a, Muteber Kıran'a, Avukat Semra Şanlıünal'a, Necla Tam’a ve daha onlarca isimsiz kahramanına.
Kamil Altay’ın hazırladığı bu kitap elime ulaştığında bu hayranlığım daha da arttı. Adı tam da Almanya’da yaşananların özeti gibiydi: “Muhammed nasıl Marcus oldu?”
Muhammed ve babasının başına gelenler, Almanya’da yaşatılmış binlerce hayattan sadece biri.