Bazı sözler, özellikle işin içerisinde diplomasi ve siyaset
varsa, olay gerçekleştikten sonra daha da anlam kazanıyor.
15 Temmuz’dan bir gün önce, gazetelerde ABD Dışişleri Bakanı John
Kerry’nin Moskova’ya iki günlük ziyaret yapacağına dair haberler
vardı.
Kerry önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından kabul
edilmiş, ardından mevkidaşı Sergey Lavrov ile bir araya gelmişti.
Görüşme konuları arasında Suriye, terör ve Irak vardı doğal
olarak.
Samimi bir görüşme cereyan ediyordu. Çünkü her iki taraf da
kozlarını tüm açıklığıyla ortaya koyuyor, tehditlerini uygun
diplomatik lisanla birbirlerine iletip, araya denk gelirse bir blöf
sıkıştırarak “anlaşma” zeminlerini yokluyorlardı. Sonuçta PYD-YPG
konusunda anlaşmamışlar mıydı?
Sonra bir ara söz dönüp dolaşıp Türkiye’ye geldi. Nedeni büyük bir
ihtimalle o tarihten 15-20 gün kadar önce Türkiye Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan’ın uçak konusunda Putin’e üzgün olduğunu belirten
bir mektup göndermesi ve ilişkilerin hızla düzelmesiydi.
Bu durum ABD’yi çok rahatsız ediyordu, çünkü uçağın düşürülmesiyle
Rusya’yı Türkiye’ye saldırtmak istiyorlardı. Bunu ben değil, Rusya
Federasyonu Devlet Başkanlığı’nın resmî düşünce kuruluşu Rusya
Stratejik Çalışmalar Enstitüsü (RISS) Başkanı Leonid Reşetnikov
söylüyor. Geçen hafta Ankara Politikalar Merkezi’nin davetlisi
olarak İstanbul’da bir konferansa katılan Reşetnikov, “Eğer Rusya
Türkiye’ye saldırsaydı 15 Temmuz’a gerek kalmayacaktı, çünkü asıl
hedef Cumhurbaşkanınız Tayyip Erdoğan’ı devirip yok etmekti. Rusya
bu oyunu gördü” diye de ekliyordu.
John Kerry’ye dönelim.