CHP Genel Başkanı olduğu ve koskoca tarihî bir partinin en üst
tepesini işgal ettiği için Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu, ağzından
çıkanı kulağı işiten ciddi bir devlet adamı ve ülkesinin
sorumluluğunu taşıyan bir siyasetçi olarak dikkate almak
zorundayız.
Önceki akşam Bab-ı Âli Toplantıları adı altında düzenlenen bir
yemekte kendisine yöneltilen “Seçim sonuçlarına ilk gece yapılan
itirazlarla birlikte neden vatandaşları protestoya çağırmadınız?
Neden sokak eylemleri olmadı? Hakkınızda bu konuda pasif kaldığınız
yönünde söylemler var" sorusuna şöyle cevap verdi:
“Karşı taraf silahlıydı. Bu tür duyumlar aldık. Partideki
arkadaşlarla referandum gecesi bunu tartıştık. Ve sürekli eylem,
protesto gösterileri için vatandaşlarımıza ‘sokağa çıkın’
çağrısında bulunmadık. Çok vahim olaylar çıkabileceği endişesi
nedeniyle, bu sorumluluğu almamaya karar verdik.”
Bu cümleleri ilk işittiğinizde karşınızdaki kişinin sorumluluk ve
vicdan sahibi olduğunu sanıyorsunuz.
Oysa CHP liderinin o gece bir ayaklanma çağrısı vardı, bunu
unutmadık. Yeni bir gezi başlangıcı sayılabilecek yıkıcı
eylemlerin, vandalizmin başlamasına sebep olabilecek çağrılardı
bunlar. Kendi adamları sosyal medya hesaplarının üzerinden bu
kışkırtmaları bol bol yaptı. Nitekim o gece özellikle Kadıköy
yakasında yüzlerce kişi sokaklara döküldü. Ama ikinci geceden sonra
bu gösteriler tavsadı.
Meğer çağrı yapmamalarının sebebi “Karşı tarafın silahlı
olması”ymış.