Bu gelişmeyi uzun süredir yakından takip ediyordum. Birtakım
işaretleri vardı elbette ama emin olmak istedim.
Yine de asıl mahcup seçmenin CHP içindeki ulusalcı ve Kemalist
seçmen olduğunu keşfettiğimde çok şaşırdım. Belki de şaşırmamam
gerekirdi. Çünkü son 7 seçimi kaybettiği hâlde kaset kumpasıyla ele
geçirdiği CHP’de delege oyunlarıyla da yerini iyice sağlamlaştıran
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini gönderebilmek için ellerindeki son
fırsattı 16 Nisan referandumu.
Hiç dikkatinizi çekti mi? Kemal Kılıçdaroğlu neden on binlerce
kişinin katılacağı görkemli mitingler yapamıyor?
Parasızlıktan mı? Bakmayın siz onların “Bizim AK Parti kadar
elimizde mali imkânlar yok” dediğine. İş Bankası’nda yüzde 5 payı
bulunan parti benim babamın partisi değil, CHP’nin ta kendisi.
Dahası devletten AK Parti’den sonra en yüksek desteği onlar alıyor;
114 milyon lira. Parayı yemedilerse kasalarında duruyor.
Esas mesele şu: Kılıçdaroğlu ekibi meydanlara kimsenin
gelmeyeceğini ve rezil olacaklarını çok iyi biliyor. Çünkü CHP’nin
klasik Atatürkçü tabanı Kılıçdaroğlu’na artık tahammül edemiyor.
Ama bir başka nefret objesi Tayyip Erdoğan galebe çaldığından el
mecbur şimdiye dek seçimlerde CHP’ye oy veriyorlardı. En azından
Meclis’te kendilerine arka çıkacak, haklarını savunacak
milletvekillerinin olması, muhalefet yapmaları için.
16 Nisan referandumu CHP’nin klasik Atatürkçü tabanında yeni bir
fikir uyandırdı:
“Nasıl olsa 16 Nisan’da Evet çıkacak, en iyisi sandığa gitmeyeyim
ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yenilgisi sağlam olsun ve partiden
gönderilsin.”
Bu gelişimin işaretlerini siz de gördünüz ve medyadan takip
ediyorsunuz eminim.
CHP’nin tam 15 yıl Kadın Kolları Genel Başkanlığını yapmış Pınar
Atılgan hanımın kalabalık bir ekibiyle birlikte basın toplantısı
yaparak “Evet oyu vereceğiz çünkü devletimizin bekası için bu
gerekli” demesi örneğin. Pınar hanım ve ekibi cesurdu ve bir
mahcubiyet taşımadan fikirlerini söylüyorlardı. CHP’den de
ayrıldıkları filan yoktu.