Şu sıralar yaptığım en iyi şey Alev Alatlı’nın Nasihatname-1 serisinden Fesuphanallah’ı okumak. Kitabın üst başlığı da America the beautiful. On sayfasında bile insanı bir kütüphane dolusu kitap okumuş hissettiren, zor ama müthiş de akıcı bir kitap.
Alatlı, Avrupa kıtasındaki Christendom’ları anlatıyor. Christendom sözcüğünün asli anlamı “Hıristiyanlar”. Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu sürecinde “Avrupa” ve “Christendom” sözcükleri eş anlamlı olarak kullanılıyor. Alatlı “Avrupa dendiğinde Hıristiyanlığa yazılan insanları düşüneceksiniz yavrum. Neden yazılanlar dediğime daha çok odaklanın” diyor ve Avrupa “medeniyeti”nin nasıl bir tek dişi kalmış canavar olduğunu bize anlatıyor.
Ve o Christendom’lara tek bir düşmanı bellettiklerini hatırlatıyor.
Misal, papazı olduğu kilisesinin kapısına astığı “95 Tez” başlıklı manifestosu Protestanlığın ağa babası Martin Luther King’in o sözünü:
“Türk milleti Allah tarafından Avrupa’nın cezasını vermek üzere gönderilmiş bir kuvvettir.”
Türkleri “Allah’ın cezası” olarak gören bu anlayış, Avrupa’da o tezleri okumadan öğrencisi olarak isyan eden 100 bin köylünün öldürülmesini seyreden biri olan Martin Luther King’den bu yana hiç değişmedi. Son yarım yüzyıldır üzerlerine ipekten imal edilmiş demokrasi esvabı geçirdiler ve ırkçı yüzlerinin ortaya çıkmasıyla o libaslarından da sıyrıldılar.