Şu
saatte kesin sayı kaç bilemiyorum ama Kurultay için yeterli imzanın
toplandığını varsayalım.
Soru şu:
CHP
Olağanüstü Kurultayı’nda delege neden Muharrem
İnce’yi seçsin ya da tam tersi Kemal
Kılıçdaroğlu’nu koltuğunda tutmaya devam
etsin?
Bu iki isim
arasındaki FARK ne?
Biri Genel Başkan olduğu tarihten itibaren
tam 11 yenilgi almış, öteki de girdiği
her parti içi yarışta yenilmiş. 24
Haziran seçimi sonuçları ise ikisi için ağır bir yenilgi
olmuş.
İnce yanlısı CHP’liler yine de “İnce
2. Tura kalacak” laflarını unutarak yüzde 30’a
“başarı” gözüyle bakıyor. Sebep olarak
da CHP’nin oyu ile İnce’nin oyu arasındaki yüzde 8’lik
fark hatırlatılıyor.
İNCE YÜZDE 30 İÇİN KEMAL BEY'E TEŞEKKÜR
ETMELİ
Ama
atladıkları bir nokta var.
Muharrem İnce’ye CHP’nin yüzde
25’lik KEMİK SEÇMENİ dışında
giden yüzde 5 oranındaki oyun HDP ve İyi Parti’den
geldiği artık kesin. Üstelik HDP ve İP ile iş birliği
yapan, stratejik bir hedefle (Kendi aklı olmadığını bilsek
de) İnce’ye oy kaymasının somut zeminini
hazırlayan da Kılıçdaroğlu’ndan başkası değil.
Dolayısıyla İnce’nin “yüzde 30’dan ve yüzde 8’lik
fark”tan söz ederken evvela Kemal
Kılıçdaroğlu’na teşekkür etmesi gerek.
Muharrem İnce’nin
başarısı CHP’li seçmeni konsolide etmesinde.
Kendisine yüzde 5’lik stratejik HDP ve İP oylarının
dışında oy gelmedi.
İNCE’NİN
ARTILARI-EKSİLERİ
CHP
kamuoyunda oluşan algıya göre İnce’nin meydan
performansı iyiydi. Onu dobra ve hazırcevap buldular.
Dobralığı tamam, hatta patavatsızlık seviyesinde ama hazırcevaplığı
tartışılır. İnce daha ziyade cevap vermemek için soruları
soranların ağızlarına tıkama, onları haşlama ve sözlerini kesme
konusunda becerikliydi.
İnce’nin, iftira atma, yalan söyleme
ve bir dediğini ertesi gün inkâr etme ya da tam tersini söyleme
konusunda da Kemal Bey'den aşağı kalır yanı yok. 60
günde bu konuda onlarca örnek sundu. Sanki Kemal
Kılıçdaroğlu’nun hard-p türevi gibiydi.
Bu
arada kendisini oradan buradan
arayanların dolduruşuna gelerek ne
denli saftorik olduğunu
kanıtladı.
Sahi kimdi şu Amerikalılar,
hâlâ açıklamadı. Oysa “Seçimden sonra
açıklayacağım” diye söz vermişti. O da Kılıçdaroğlu
gibi sözünde durmuyor.
Öfke kontrolü problemi
var.
Tahammülsüz ve ağzı
bozuk.
Çocukları sevmiyor.
Faşizan etkilere çok
açık.
Karşı cinsle ilgili self-kontrolünün
bulunmadığını da keza CHP’li bir kadınla ilgili taciz
dosyasından ve Meclis'e gönderilen fezlekeden
öğrenebiliyoruz.
Dahası alkol
konusu herkes tarafından biliniyor. Evet, alkolik
değil ama bir zaafı olduğu da ortada.
KILIÇDAROĞLU’NUN KARNESİ VE İNCE’DEN ÜSTÜN
YANI
Kemal
Kılıçdaroğlu ise İnce’nin
tersine steril bir
hayat sürdürüyor, alkol problemi yok, öfkesi
tamamen kurmaca ve gerektiği zaman ortaya çıkıyor.
Son derece soğukkanlı ve şimdiye dek eşi görülmemiş,
en yeni sürüm bir android
uygulama.
Yalancılığı, bir dediğinin ertesi günü tersini
yapması, rahatlıkla küfretmesi, pervasızca iftira atması, yalan ve
iftiraları ortaya çıktığında pişkinlikle yoluna devam etmesi,
danışman kadrolarını FETÖ’cülerle doldurması, kendi
milletvekillerini Fetullah Gülen’e el öpmeye göndermesi, PKK-HDP ve
FETÖ gibi Türkiye düşmanı güçlerle, onların arkasındaki odaklarla
iş birliği yaparak bunu normalize etmesi akılda kalıcı
özellikleri arasında.
Muharrem İnce de FETÖ’yü kınamak,
eleştirmek adına dişe dokunur tek bir laf etmeyerek, Demirtaş’ı
cezaevinde ziyaret edip HDP’lilerin doldurduğu meydanlarda miting
yapmayı içine sindirerek Türkiye düşmanı güçlerle
yakınlık konusunda Kılıçdaroğlu’ndan aşağı kalmadı.
Ama
Kılıçdaroğlu’nun kişilik özellikleri, zaafları, alışkanlıkları,
takıntıları, zekâ bakımından İnce’den
üstünlükleri var.
Misal Kemal Bey, yüzde 30 alarak seçim gecesinde
heyecana sebep olan, seçim öncesinde “YSK kapısında
yatacağım, 50 bin avukatla orada olacağım, seçime hile
bulaştırmayacağım” diye iri iri laflar eden
ama o gece sırra kadem basıp CHP
seçmenini deliye döndüren, ertesi gün de
hepsini şizofren ve paranoyak olarak
suçlayan Muharrem İnce’nin durumuna düşmezdi.
Bu
arada hatırlarsanız İnce’nin o gece alkolün dozunu kaçırdığını ve
seçmenin karşısına çıkacak durumda olmadığı için ekibi tarafından
eve kapatıldığını yazmıştım. İnce yazıdan üç gün sonra
bana hakaret etti. Yazdıklarımın çok
daha ağırını kendi adamları Levent
Gültekin de söyledi ama ona telefon
edip “helalleşmeyi” tercih etti.
Demek gerçeğin üstünü kapatmanın da
helalleşmesi olabiliyormuş.
İNCE VE
KILIÇDAROĞLU; HANGİSİ DAHA
ATATÜRKÇÜ
Bu
konuya pek girmek istemiyorum çünkü artık emin
değilim.
Atatürk hayatta
olsaydı bunların her ikisini de rahatlıkla kapının
önüne koyardı. Terörist uzantılarıyla ve ülke düşmanı kripto
örgütlerle iş birliği yapmanın Atatürk’ün kitabında yeri olmadığı
bilinmekte.
Atatürk’ün
kitabı NUTUK.
Sorsan “Okuduk” der her
ikisi de.
Problem de bu zaten.
NUTUK’u okuyan CHP’liler
Kemalist ve Atatürkçü olduğunu söylüyor.
NUTUK’u okuyup
anlayanlar ise antikemalist, Atatürkçü ve vatansever
oluyorlar.
FARK GÖREBİLİYOR
MUSUNUZ?
Sonuçta İnce ile Kılıçdaroğlu
arasında FARK yok.
Şimdi soralım:
CHP delegesi ve seçmeni bu ikisinden
hangisini, neden seçsin?
Kısaca al birini vur ötekine.
Bizim tarafta da “Kılıçdaroğlu
gidecek, İnce gelecek” diye tuhaf bir sevinç
var.
Bu
yazı onlara da gitsin...