Birden sütten çıkmış
ak kaşık oluverdiler.
Neden o? Çünkü duruşma
savcısı Abdurrahman
Hacısalihoğlu Ergenekon adlı terör örgütünün
varlığının kesin delillerle tespit edilemediğine dair mütalaa
vermiş.
Olabilir, mütalaa
bu.
Ergenekon adlı örgütün varlığını
bizler bugün Kemalistlerin çok sevdiği Can Dündar ile
Celal Kazdağlı’nın yazdığı ERGENEKON adlı
kitaptan öğrendik ilk kez. Sonra kendisi de Ergenekon
davasından yargılanan Erol
Mütercimler ve pek çok asker, yazar bu örgütün
varlığını doğruladı.
Ergenekon adlı örgütün asıl adı
aslında Darbeci Kemalist Askerî
Vesayet idi.
Bu vesayet Türkiye
Cumhuriyeti’nin çok partili sisteme geçtiği yıldan itibaren ülkenin
başına bela oldu.
1960 darbesiyle bir Başbakan, iki
Bakan’ı astılar.
1971 darbesini onlar yaptı. 12
Eylül 1980 darbesini de. Darbeyi yapabilmenin “meşru” şartlarını
hazırlamak için kardeşi kardeşe vurduran da onlardı. 1971 ve 1980
sonrasında binlerce insanı işkenceden geçirdiler, yüzlercesini
öldürdüler, sakat bıraktılar, yüz binlerce insan cezaevlerine
tıkıldı.
Susurluk çetesini onlar
kurdurdu ve onlar tasfiye etti.
1990’lı yıllar faili
meçhul cinayetlerin yıllarıydı. Başını darbeci
Kemalist askerî vesayet çekiyordu. 28 Şubat
darbesini yapıp seçilmiş hükûmeti tasfiye edip
yüzlerce insanı hapse atan, başörtülü kızlara işkence yapan, okuma
haklarını ellerinden alan ve bunu da yaltakçısı medyayla yapan
onlardı.
AK Parti’nin 2002’de
seçilmesinden hemen sonra da darbe hazırlıklarına
başladılar. Sarıkız ve Ayışığı darbe
planları gerçekti. Keza darbenin nasıl yapılacağını
anlatan Özden Örnek’in anıları da. Daha
doğrusu herkesin bildiği bir sırdı.
367 garabetine, AK Parti’yi
gazete kupürleriyle kapatma soytarılığına kalkışan onlardı. 27
Nisan muhtırasını onlar verdi.
Ve sadece CHP’lilerle Cumhuriyet benzeri
gazetelerin yazarları değil, Ahmet Hakan ve Ertuğrul
Özkök gibiler de tam tekmil bu darbe muhtırasına
destek verdiler.
Darbeye altlık olsun diye bugün
CHP içinde siyaset yapan bir meczup ve darbeci generallerle uçtum
akıllı hempaları Cumhuriyet mitingleri düzenlediler büyük
illerde.
ONLAR DARBECİLİKLE
UĞRAŞIRKEN FETÖ…
Ama onların ahmaklıkları bir
başka örgüte yarıyordu. Adı daha sonra FETÖ olacak Cemaat, ta
1980’li yıllardan başlayarak TSK içine öbek öbek
sızmıştı.
Ergenekon ve Balyoz davalarını
açtıkları zaman Türkiye’de herkes “Vay be” dedi. Yüklenen
suçlamalar akıl alır gibi değildi. İlk kez Kemalist askerî vesayet
hukuk önünde hesap verecekti.
Ama bunu
yapan emniyete, TSK’ya, yargıya sızmış
olan ve koordineli biçimde çalışan çok tehlikeli bir
örgüttü. Onlar bu davalardan yola çıkarak kendilerine
alan açmak üzere suçlamaların yöneltildiği kişilere
ek olarak yüzlerce masum insanı daha açılan davaların içine
tıkıştırıp mağduriyetlere ve dramlara sebep oldular.
Yargılamalar iyice çığırından
çıktı ve ilk kez Kemalist askerî vesayetle hesaplaşma fırsatı
çıkmışken bu, FETÖ sayesinde yok edildi.
Çünkü FETÖ adlı
tehlikeli örgüt, bir diğer darbeci yapıyı tasfiye edip yerine
geçmek için son dokunuşları yapıyordu. Amaçları
ülkeyi ellerine geçirmekti.
O vakitler bu işin ardında
“cemaat yapılanması” olduğunu söyleyen CHP’liler ve Kemalistler ise
ne enteresandır ki; AK Parti bu örgütle mücadeleye
başlayınca FETÖ saflarına geçtiler. Öyle ki 2016
yılının başlarına dek FETÖ yayın organlarında boy
gösterdiler. O kadarla da kalmadılar, Kılıçdaroğlu’nun
emriyle bu gazete ve televizyonların kapatılmaması
için devlet güçlerinin önüne bariyer oldular.
Kısacası biz
darbeci KEMALİST ASKERÎ VESAYET İLE FETÖ BİR
MADOLYONUN İKİ YÜZÜDÜR derken yanlış bir şey
söylemiyorduk. Nitekim kolayca yeniden bir araya
geliverdiler.
Bu yüzden önce FETÖ’cü polislerin
provokasyonuyla soslandırılmış Gezi Vandalizmi’nin
amacı “Kontrol edilemez” hâle
gelen Başbakan Tayyip Erdoğan’ı devirmekti.
Senaryoyu Küresel Çete hazırlamış, onlar
uygulamıştı.
Beceremediler, ardından 17-25
Aralık yargı darbesi başlatıldı. CHP, Aydın Doğan medyası, Sözcü,
HDP hep birlikte FETÖ argümanlarıyla, onlarla iş birliği yaparak
Başbakan Erdoğan’a ve AK Parti’ye korkunç bir saldırı başlattı. 30
Mart seçimlerinde yeneceklerini sandılar böylece. Ama umdukları
olmadı.
Ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi.
Ardından yine FETÖ iblisinin “kontrollü
darbe” iftirası Kılıçdaroğlu’nun dilinde hayat
buldu.
Şimdi darbeci Kemalist
askerî vesayetçiler kendilerini Ergenekon üzerinden temize çıkarmak
istiyorlar.
Ahmet Hakan
Coşkun gibileri de tüm oportünizmleriyle buradan
nasıl ekmek yiyebilirim fikriyle, nefret ettiği bazı gazete
yazarlarını “Ergenekon davasını destekleyen gazeteci
kılıklı soytarılar” diye
adlandırarak “Onlar ellerini kollarını sallayarak
gezecekler mi?” sorusunu yöneltiyor muhbirlik
yaparak. Savcılar ne güne duruyor tiz yakalasınlar
hepsini, “Vay sen misin Ergenekon davasına destek
veren gazeteci, gel bakalım
tutuklusun” desinler.
Oysa kendi adlandırdığı üzere
bu kumpas davasını destekleyen yazarların çoğunluğu
yurt dışında ve firari. Asıl ilginç olan ise o
FETÖ’cü “gazeteciler”in hepsi 2016’ya kadar Ahmet
Hakan Coşkun’un CNN Türk’teki Tarafsız Bölge programının şaşmaz
konuklarıydı ve el üstünde
tutuluyorlardı.
Belli ki o zamanlar kendisinin
de Ahmet İnsel’e
atıfta bulunarak “Ergenekon davası ülkenin
demokratikleşmesi için en önemli davadır” diye
yazdığını unutmuştu…