İlk savcı emekli oldu.
Dosyası şu anda 8. savcıda.
Soruşturmayı yürüten savcılardan biri FETÖ tutuklusu.
Dosya kapanmadı. Bir ara intihar değil cinayet dendi ama mahkeme
delil arıyor.
Savcılardan Veli Dalgalı ki şu anda Yargıtay’da görevli, dosyanın
üzerinde çok uğraşıyor ve sonuca adım adım ulaşmak üzereyken
görevden alınıp Deniz Feneri soruşturmasına veriliyor.
Sözünü ettiğim dosya, bundan on yıl öncesine dek Aselsan’da, gece
görüş dürbünleri, F-16 ve millî tank projeleri üzerinde çalışan
Makine Mühendisi Hüseyin Başbilen’in sırlarla dolu ölümünün
araştırılmasıyla ilgili.
Hüseyin Başbilen 5 Ağustos 2006 yılında aracında boğazı ve
bilekleri kesilmiş hâlde, çok tuhaf biçimde, kafası torpido gözünün
altında bulundu. Cansız bedenine iki gün sonra ulaşılabildi. Ölümü
Millî Tank projesini tanıtacağı güne denk gelmişti. Ölümüyle ilgili
cevabı verilememiş pek çok soru var. Ortaya çıkan fotoğraflar bile
Başbilen’in aracında duruş şekli bile bu olayın bir intihar değil
suikast olduğu izlenimini veriyor. Bu sır dolu ölümün en önemli
sorusu da Başbilen’in çantasındaki flash bellek’in neden jandarma
tarafından kaybedildiğiydi.
Diğer pek çok önemli detay zaten dosyalarda ve gazete haberlerinde
mevcut.
Dün Hüseyin Başbilen’in babası Vehbi Başbilen geldi TGRT’ye.
Kanalın Anchorman’i Mehmet Aydın’ın konuğuydu ve Cem Küçük ile beni
ziyaret etmek istemişti.
Bir babanın ızdırabını, aradan on yıl geçmesine rağmen acısının
dinmediğini orada yeniden idrak ettim.
Başbilen’in ölümü Türkiye’nin faili meçhul bırakılmasına karar
verilmiş menfur cinayetlerinden biriydi. Üstelik işin içine
teknoloji casusluğu girmiş olması kuvvetle muhtemeldi.
Babası Vehbi Başbilen’in tek istediği, faillerin bulunması. Belki o
zaman yüreğindeki yara kabuk bağlayabilecekti.