Batı gelenekleri, tüm kötülüklerin “bencillikten” doğduğunu
varsayarak büyük bir hataya düşmekte. Artık biliyoruz ki gerçek
kötülük insanı insan olmaktan soğutmak amacını taşır. Nazilerin
toplama kampı sistemleri de tamamen bunun üzerine; yani mahkûmlar
öldürülmeden önce onları gereksiz olduklarına inandırmak üzerine
tasarlanmıştı.
Ünlü filozof Hannah Arrend söylüyor bunu. Bir Nazi subayı olan
Adolf Eichmann’ın yakalanıp İsrail’de yargılanmasını izleyen Hannah
Arrend…
Son yıllarda Avrupa’da Nazilerden sonraki en yüksek ırkçı yükselişe
şahit oluyoruz. Irkçılığın hedef kitlesi artık Yahudiler yerine
Müslümanlar ve göçmenler. Irkçı ve faşistlerin oyları ise ondalık
sayılarla ifade ediliyor. Bu durum, Avrupa’nın gerçek demokratları
için de büyük bir tehlikeye dönüştü. Şimdilik Müslüman göçmenlere
ve etnik unsurlara hakaret ediyorlar, aşağılıyorlar, öldürüyorlar,
yakıyorlar ama iktidar olurlarsa sıra onlara da gelecek.
Jan Böhmermann adlı soytarının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile
Türklere yönelik hastalıklı muhayyilesinden çıkan hakaretlerini de
bu bakış açısıyla okumak gerek. Anlıyorsunuz ki bu hakaretlerle
hedeflenen, Erdoğan’la temsil edildiğini düşündükleri Müslüman
göçmenler ve mülteciler.
Irkçı kötülüklerin asıl nedeni tıpkı Hannah Arrend’in de ifade
ettiği gibi göçmenlere ve mültecilere kendilerinin gereksiz
olduğunu, orada istenmediklerini hissettirmek. Ama bunu yapanların
bir diğer amacı da göçmen olmayanları da insan olmaktan soğutmak,
birer kötücül androide dönüştürmek. Hitler döneminde kötülüğü,
soykırımı, cinayetleri ve işkenceyi uygulayan Naziler işte böyle
yetiştirilmişti. Kötülüğün sıradanlığı birey olmayı reddeden bu
tarz insanlarla hayata geçmişti. Böhmermann’ların açtığı yoldan
sıradan insanlar gidiyor artık. Nitekim Böhmermann’dan sonra sosyal
medyada göçmenlere, Türklere ve Müslümanlara eskisine göre çok daha
yoğun saldırılar başladı.
Bu nedenle geçtiğimiz haftalarda Türkiye’nin Rotterdam
Başkonsolosluğu Hollanda’daki sivil toplum kuruluşlarının
yetkililerine bir mektup yolladı