Fethullah Gülen’in 28 Şubat sürecinin ardından “Geleceğin Türkiyesi’nin sahibi” vaadiyle Pensilvanya’da istihdam edilmeye başlandıktan sonra ufku da açıldı. Türkiye’yi ele geçirmek üzere hazırladığı kadroları çeşitli gruplara ayırdı. Artık daha güçlü biçimde siyasete, yargı ve emniyete, TSK’ya, iş dünyasına ve seküler ana akım medyaya sızacaklardı.
Hedefteki siyasi partiler açısından AK Parti’ye sızanların işi o kadar zor değildi. CHP ve MHP’dekiler daha marifetli olmalıydılar.
Ama asıl önemli olan medya ve entelektüel çevrelerdi. Oralarda barınabilmek için Yetenekli Bay Ripley’lere taş çıkarmaları gerekiyordu. İşleri hayli zordu açıkçası.
Çünkü en iyi okullarda eğitim aldırılsalar bile paçalarından sakillik akan Cemaat şakirtlerini görür görmez tanımamak mümkün değildi. Beyinlerinin yıkandığı evlerin adı ışık eviydi ama güneş ışığı görmeyen bembeyaz, matruş suratları, tek tip saç kesimleri, uyumsuz gömlek ve kravatlarından yansıyan zevksizlikle kendilerini rahatça ifşa ediyorlardı.