Günlerdir sinema ve dizi sektöründe yaşananları, tekelleşmeyi, yaşanan, yaşattırılan mağduriyetleri konuşuyoruz. Sektörde ahlâkın dibine dinamit koyan, kendilerine biat etmeyenleri piyasadan silen faşizan yapının işsizliğe mahkûm ettiği oyuncuları, senaristleri, sektör çalışanlarını…
Biraz da ödenekli tiyatroları konuşalım.
Bana mektup yazan İstanbul’da bir belediye tiyatrosunun oyuncusu “Ben de canıma kıymak istedim, kurtardılar” diye başlıyor mektubuna. Tam 8 yıl, tek bir rol için beklemiş. Evet, 657 sayılı Yasa’ya bağlı. Yani devlet memuru, maaş da alıyor ama bir sanatçı için maaş sadece karnını doyurmak için gerekli bir araç. Peki sanat icra edememek nasıl bir duygudur? İşte orada bir duralım.
Mektubu yazan hanımefendinin daha ilk satırlarında anlattıkları, sinema ve dizi sektöründe; yapım şirketleri ile kast ajanslarının başındaki, ardındaki mafyatik düzenin yaşattıklarından hiç de farklı değil:
ROL ALABİLMEK İÇİN YÖNETMENİN SEVGİLİSİ Mİ OLMAK GEREK?
“Oyuncu ve kast ajansları gerçeği ile yakından ilgilendiğiniz için size de yazmak ve bu konunun bir de ödenekli tiyatrolar ayağının araştırılması gerektiğini söylemek istedim. Birçok oyuncu rol alamadığı için suçlanıp utandırılarak, yetenek değerlendirmesi ile aşağılanarak susturulup, biraz sesini çıkarınca da belden aşağı iftiralar atılarak piyasadan siliniyor. Hatta disiplin suçu ile tiyatrodan atılıyor. Rol alabilmek için ya bir yönetmenin sevgilisi ya da yalakası olmak gerekiyor. Ya da anlayamadığım bir suskunluk ve ağız birliği içinde olması gerekiyor. Öyle yapanlar iki üç oyunda birden oynayabiliyor. Dürüst yönetmenleri tenzih ederek söylüyorum yine de. Ödenekli tiyatro oyuncuları yasal nedenler ile olan biteni basına anlatamıyorlar ama medyada oynamayan oyuncular tek taraflı itibarsızlaştırılarak bir kez daha mağdur ediliyor”