Önce Uğur Dündar’ın
10 Haziran 2016 tarihinde attığı
bir tweet’e bakalım. Şöyle
yazmış:
“Organ mafyası olarak ünlenen
Dr. Yusuf E. Sönmez'in 1 milyon TL'lik tazminat talebi
reddedildi. Mahkemeye, AVUKATIM VURAL ERGÜL'e
teşekkürler.”
Vural Ergül’ü
biz MİT tırlarına operasyon yapan FETÖ’cü tuğgeneral
Hamza Celepoğlu’nun avukatlığından da tanıyoruz.
Vural Ergül bu operasyonun FETÖ kumpası olmadığını ispat etmeye
çalıştı dava boyunca.
Evveliyatı da
var. 2007 yılında Ergenekon davalarının
avukatı olarak adını işitmiştik Vural Ergül’ün. O
vakitler kendisini “Cemaat karşıtı” gibi
lanse edip ulusalcı-Kemalistleri kafakola almış, bu saftorikleri
tufaya getirmişti. Gazeteci Vedat
Yenerer ile Türk Ortodoks Kilisesi
Sözcüsü Sevgi Erenerol'un
avukatıydı.
Silivri Cezaevi'ndeki Ergenekon
duruşmalarında mahkemeyi en çok kilitleyen oydu. Çok tuhaf ve
karanlık ilişkileri vardı. Örneğin Danıştay Cinayetinin Ergenekon
davası ile birleşmesine yol açan ifadeyi veren Osman
Yıldırım'la duruşmalarda sürekli tartıştı ama dava
bittikten sonra Yıldırım'la irtibatta
olduğu tespit edildi.
MİT tırları kumpasçısının
avukatlığını yapan Kemalistler yine ayılmadı. Belki de
biliyorlardı, artık bir şey söylemek güç. Bunu darbe girişiminden
35 gün önce organ mafyasıyla ilgili duruşmanın bitişini
duyuran Uğur Dündar’ın
tweetinden anlıyoruz. Avukatı Vural Ergül’e teşekkür
ediyor.
Vural Ergül ÖZ
HAKİKİ KİMLİĞİNİ yıllarca takiye yaptıktan sonra
nihayet darbe gecesi ifşa etti. Öylesine
kendilerinden emindi ki darbe girişiminin başarılı olacağından,
patır patır döküldü pek çoğu gibi. 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a
bağlayan darbe girişimi gecesi attığı tweetler
aşağıda.
Ne diyor birkaç adedini sırayla
okuyalım:
Eyyyyyyyy! Yurtta Sulh
Konseyi! Nerede kaldın?
Genelkurmay’dan
resmî açıklama: TSK ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur!
Hayırlı olsun, teşekkürler Genelkurmay…
Genelkurmay
açıkladı:
TSK, ülke yönetimine el
koymuştur… Teşekkürler… Hayırlı uğurlu olsun…
Yurtta Sulh Konseyi
işbaşında! :))))
Bin yaşa! Yurtta Sulh
Konseyi
TRT’de bildiri
okunuyor
Sıkıyönetim ilan
oldu!
Darbe girişimi başarısız olunca
hesaplarını kapatıp ortadan kayboldu Vural
Ergül. Ama 8 Kasım 2016’da
İstanbul Beykoz’da yakalandı.
Ergül'ün, yakalandığında
üzerindeki sim kartı kırdığı, elindeki bazı
kâğıtları ise montunun astarını yırtarak astar boşluğuna gizlemeye
çalıştığı ortaya çıktı. Ergül, sorgusunda sim kartı polislere
güvenmediği için kırdığını söyledi. Teknik takibe
yakalanmamak için cep telefonu değil de tablet
ve ankesörlü telefon kullandığını ise
itiraf etti.
Vural Ergül’ün 15 yıla kadar
hapsi istendi. Savunmasını “O tweetler ironiydi,
gülücük işaretleri de koydum” diye yaptı. Kendini
akıllı âlemi sersem sanan tipik FETÖ
aklı tabii.
Şu anda nerede? Bir baktım
twitter hesabı var. Profilinde konum olarak SİLİVRİ 9
NO’LU C-8/57 yazmış. Anlaşılan Silivri’de ama oradan
nasıl ya da kimin aracılığıyla tweet atabiliyor güncel olarak
bilemiyoruz tabii.
Anlaşılan Silivri’de ama oradan
nasıl ya da kimin aracılığıyla tweet atabiliyor belirsiz.
Evet, bu adam hâlâ Uğur Dündar’ın avukatı mıdır bilemiyorum, zira onun cevabı bizde değil.
Evet, bu adam hâlâ Uğur Dündar’ın avukatı mıdır bilemiyorum, zira onun cevabı bizde değil.
.....
Fatih Altaylı doğru
soruyu yanlış kişilere soruyor
Habertürk internet sitesi
yazarı Fatih Altaylı’nın yaptığı tam da
buydu dünkü yazısında.
Fatih Altaylı “Farz
edelim, Yunanistan’da bir iç savaş çıksaydı ve 4 milyon Yunanlı
gelseydi ne yapardınız? Tepkiniz yine aynı olur
muydu?” diyerek Suriyeli gençler üzerinden yürütülen
ırkçılık kampanyasına şiddetle karşı çıkan
bizleri hedef alıp soruyor.
Soru doğru ama sorunun muhatabı
yanlış. Bunu biz bir gün önceki programımızda söylemiştik.
Eğer bizden intihal edip konuyu devşirmediyse
ciddi bir zihinsel sapması var.
Çünkü sorunun muhatabı
biz değil, ırkçılıktan malul beyaz Türk
faşistleri. Misal, İstanbul’da Arap turist görmek
istemediğini söyleyen Cem Davran, bulunduğu
mekândaki başörtülü 6 hanıma hakaret eden dizi
oyuncusu Deniz Çakır, Mine
Kırıkkanat, “Ülkemde Suriyelileri istemiyorum” diye
yazısına başlık atan sözde sosyalist ama aslında
mezhepçi Enver Aysever ve benzerlerine
yöneltilmeli bu soru.
Bugün Suriyeli
gördüğünde neredeyse Heil Hitler diye
bağıracak noktaya gelen Kemalist beyaz Türkler (İYİ
Parti+CHP) 4 milyon Yunan ülkemize sığınsaydı ne yapardı? Rahatsız
olurlar mıydı? Soru bu.
Ben söyleyeyim, yormasın
kendini.
Rahatsız olmazlardı
tabii. Sirtakiler, tavernalar, Yunan müziği, uzolar,
Katina’nın elinde makası filan derken oooh “Türkiye
daha da laikleşiyor ve Batılılaşıyoruz” diye
sevinçten göbek atıp tabak kırarlardı. Düşünsenize Yunan adalarına
gitmelerine gerek kalmaz Yunan adaları ayaklarına
gelmiş olurdu böylece.
Eskiden CHP tek
parti rejiminin yaptıklarını tekrar etmezlerdi
muhtemelen. Emin değilim çünkü mübadeleyle azınlık mallarına el
konması, Varlık Vergisi, Aşkale toplama kampı, 6-7 Eylül yağması ve
sürgünü, 1961’deki toplu sürgün. Bunlar CHP tek parti rejiminin
günah galerisinde sıra sıra durmakta. Aynını yapmayacağından emin
olamayız, öyle değil mi?
Fatih Altaylı’nın bile baba
arazisinin içinde Ermeni
kiliseleri bulunduğuna göre, varın gerisini siz
hesaplayın.