Dünyada birçok insan, kendisini evinde ya da iş yerinde işe
yaramayan, ihtiyaç duyulmayan eşyaların arasında sıkışıp kalmış
hissediyor. Evet, gemi yavaş yavaş gidiyor ama üstündeki yükü
atmazsak...
Dünyada birçok insan, kendisini evinde ya da iş yerinde işe
yaramayan, ihtiyaç duyulmayan eşyaların arasında sıkışıp kalmış
hissediyor. Evet, gemi yavaş yavaş gidiyor ama üstündeki yükü
atmazsak batacağız, fazlalıklardan kurtulmazsak boğulacağız. Peki
bunun farkında mıyız? Hayır! Modern dünyanın temel sorunu;
üzerimizdeki yükler, fazlalıklarımız, biriktirdiklerimiz... Mutlu
olmanın formülü çok basit: Bütün fazlalıkları atın, verin,
bağışlayın, özgürlüğe kavuşturun.
HEPSİNİ ATIN GİTSİN!
Fazlalıklardan kurtulmaya önce evinizden başlayın; bozuk eşyalardan
etiketi üzerinde duran kıyafetlere kadar kullanmadığınız, işe
yaramadığını düşündüğünüz ne varsa atın. Evdeki fazlalıklardan
kurtulduktan sonra hırslarınızı, bitmek bilmeyen 'Neden?'
sorularını da atın bir kenara. Söylemek isteyip
söyleyemediklerinizden, içinizi kemiren her şeyden kurtulun.
Ertelediklerinizi, görmezden geldiklerinizi, halının altına
süpürdüklerinizi de atın gitsin. Ohh be, rahatlamadınız mı? Tüketim
çılgınlığına son vermenin her türlüsü; gardırop detoksu, insan
detoksu, e-posta temizliği insana ayrı bir mutluluk veriyor. Siz de
tez vakitte deneyin. Bu temizlik belgeselle başlasın istiyorsanız,
size 'Minimalism: A Documentary About the Important Things'
belgeselini öneririm. Hayatını sadeleştirerek daha mutlu yaşamaya
başlayan insanları anlatan belgesel, ilham kaynağınız olabilir.
Peki, Türkiye'nin tarzıyla örnek kadınları fazlalıklardan kurtulma
konusunda ne düşünüyor? Beş ünlü kadından, tüm dünyada giderek
yükselen 'az eşya çok mutluluk' akımıyla ilgili düşüncelerini
öğrenmek istedim ve onlara '100 eşyayla yaşayabilir misiniz?' diye
sordum.
DENİZ BERDAN
'Kitaplarımdan ve vintage parçalarımdan hiçbir zaman
vazgeçemem'
Uzun süredir bende
tıkış tıkış evlerden kaçma hissi var. Kalabalık eşyalı bir evin her
şeyi engellediğini ve beni kısıtladığını düşünüyorum. Her gün
onların tozunu almaya kalksan bile hem zaman, hem enerji kaybı.
Aynı zamanda insanı zayıflatan bir konu çünkü o eşyalarla bir
şekilde bir bağımlılık yaşıyorsun. Aslında bu kurtulması gereken
bir zayıflık. Sefalet içinde yaşayan bu kadar insan varken,
kapladığın alanı haksız yere çoğaltmanın bir anlamı yok.
EŞYAMIN YARIDAN FAZLASINI ATTIM Eşyalarımız
azaldığında özgürlüğümüz artıyor, hareket etme alanınız genişliyor.
Bu size aynı zamanda geride bıraktığınız eşyaları düşünmeden
dünyanın herhangi bir yerine kolaylıkla gidebilme ve orada
yaşayabilme kabiliyetini veriyor. Biz minimum eşya ile şu an iki
farklı ülkede yaşıyoruz. İşime
yaramayacağını bildiğim, uzun süre kullanmadığımı düşündüğüm
eşyaları işine yarayacağını düşündüğüm insanlara teklif ederim. Son
yıllarda evdeki eşyanın yarıdan fazlasını azalttım. Geri
kalanlardan da bir-iki yıl içinde kurtulmak istiyorum. Bütün eşyalardan
kurtulurum ama henüz vintage tasarımlarımla vedalaşma düşüncesinde
değilim. Oraya kadar gelemedim. Belki eski bir yayıncı olduğum için
kitap ve dergilerimden de hiçbir zaman kurtulmayı düşünmem.
BAŞAK DİZER TATLITUĞ
'Biriktiren biri değilim, 50 eşya ile bile yaşayabilirim'
Ben çok eşyayla
yaşayan insanlardan değilim; ben diğer uçtayım yani hiçbir şeyi
saklamayan, istiflemeyen, 'Belki bir gün lazım olur' diye
tutmayanlardanım. Yeniye, temize hep yer açarım. Satın alıp hemen
kullanırım, hiçbir kıyafetim veya eşyam etiketi ile aylarca durmaz.
Bozulan, kırılan, yapılmayan, eskiyen şeyleri hemen birine veririm
ya da atarım. Eski fotoğraf, yazı, kitap, oyuncak gibi şeyleri de
biriktirmem. Şu an attığım için
pişman olduğum şeyler de var. Londra'da okurken yaptığım
tasarımların portfolyolarını ya da annemlerin plaklarını
saklasaydım keşke... Geçtiğimiz günlerde eski objelerimizin; ilham
kaynaklarımıza ya da yaratıcıklarımıza etkisi ve bizde bıraktıkları
izleri yansıtan bir sergi yaptık dört arkadaşımla. Ben eskiye dair
iki-üç parça eşyadan başka bir şey bulamadım. Üzüldüm tabii ama
anladım ki ben biriktirici biri asla değilim. Benim evim ve etrafım
ferah olmalı, az ama öz eşya bulunmalı. Geçmişe ilgim çok yok. 50
eşya ile bile yaşarım, sorun yok.
TANEM SİVAR DİRVANA
'Duygusal olarak kopamadığım çok eşyam var'
Az eşyayla yaşama
fikri benim de çok sık düşündüğüm bir konu. Her sene iki kez sahip
olduklarımı azaltmaya çalıştığım zamanlar oluyor. Ancak evli ve
çocuklu olunca bazı şeyler o kadar kolay olmuyor. Dünya uzun
zamandır sürekli daha fazlasına sahip olmak üzerine kurgulu.
Tüketim dünyasının insanı olarak bu akımdan müthiş mutluyum. Ne
kadar az eşya, o kadar az yük. İnsan sahip olduklarının değerini
bilip farkında olunca, daha fazla şeye sahip olma hissinin ne denli
anlamsız olduğunu anlıyor. Mutluluk çok seye sahip olmak değil; az
şeye sahip olup özgür olmak bence. Her şeyi saklama
konusunda ben tam aradayım diyebilirim yani biriktirme gibi bir
takıntım yok ama manevi ve duygusal olarak kopamadığım çok fazla
eşyam var. Hepimiz ailemizden kalan, duygusal bağ kurduğumuz ya da
zamanında çok para verip aldığımız şeyleri verirken
zorlanabiliyoruz. 100 eşyayla tabii
ki yaşarım ancak bilinçli olarak bu kararı alabilmek büyük bir
adım. Denemek isterim ama henüz hazır değilim sanırım. Az ama öz
birkaç parçaya sahip olma fikri yıllar önce hayatıma girmiş ve beni
çok rahatlatmıştı.
SİTARE KALYONCUOĞLU
'10 yıldır aynı ajandayı kullanıyor, 15 yıldır aynı paltoyu
giyiyorum'
Bu tüm dünyanın
sorunu. Ben her Eylül başı bütün fazlalıklarımdan kurtulurum. Bunu
senede iki kez yaparım ama herkes yapamıyor maalesef. Ben şuna
inanıyorum; verdiğin zaman daha çok gelir. Zaten evde çok fazla yer
işgal ediyorlar; taze ve temiz başlangıçlar için eşyaların ihtiyacı
olanlara verilmesi gerekiyor. 'Bu hâlâ burada mı?' dediğim
şeylerden kurtulmak bana ferahlık getiriyor. 100 kıyafetle yaşanır
belki ama totalde mümkün değil pek. Sonuçta iş hayatım, sosyal
hayatım var, kayağım var. Mümkün olduğunca hayatı basitleştirmek ve
sadeleştirmek adına kullanmadıklarımdan periyodik olarak
kurtulurum. 100 eşya ile
yaşamak konusunda emin değilim. Her zaman klasik olduğuna inandığım
şeyler vardır, onları saklarım. Mesela 10 yıldır aynı ajandayı
kullanıyorum, uğuruna inanıyorum. Paltomu 15 senedir giyiyorum.
Benim 'Bunu niye aldım?' dediğim şeyler çok oluyor; ferahlamak için
onlardan, fazlalıklardan kurtulmak lazım.
ZEYNEP YILMAZ
'Çocukların peluşlarını yuvalara dağıtıyorum'
Eşya dolu evler
sanırım artık annelerimizin, anneannelerimizin zamanında kaldı.
Onları her ziyaretine gittiğimde içimden bir şeyleri yerlerinden
kaldırmak geliyor. Benim kızlarım da bana aynısını yapmasın diye
evimizi mümkün olduğunca sade tutmaya çalışıyorum. Mesleğim gereği
aksesuvar benim için çok önemli. Mekanlarda kullandığımız objelerin
sembolleri ve renkleri çok önemli. Hayatımızda en fazla vakit
geçirdiğimiz yer evimiz, yuvamız. Kendimizi nasıl konforlu, rahat
ve huzurlu hissediyorsak öyle döşemeliyiz. 'Az insan-çok huzur'
bağlantısının, 'az eşya-çok mutluluk' için de geçerli olduğunu
düşünüyorum. Ben aslında
hatıralara bağlı bir insanım. Aile yadigarı ya da güzel bir
seyahatten alınan eşyalar önemlidir benim için; atılamaz,
satılamaz. Kızlarımın da bunlara değer vermesini isterim. Evde en fazla
çocukların pelüş oyuncakları yer tutuyor. Hepsinin çok kıymetli
olduğunu söylüyorlar, o yüzden atmıyorlar. Ben de gizlice yuvalara
dağıtıyorum. 100 eşya yeter de artar bile! Ne zor şartlarda yaşayan
insanlar var; demek ki yaşanabilir.