Bugün bayram, gelenekleri seven, tatile gidengitmeyen herkes
için bayram...
Bayram diyince herkes çocukluktan dem vurarak başlar ya anlatmaya;
eski bayramlar da eski bayramlar...
Bırakalım artık eski bayramlar demeyi de hani şu aşırı doz
kavurmadan, baklavadan uyuyamadığımız günlerden dem vuralım.
Artık sağlıklı yaşam trendinden dolayı baklava da yok, yağı bol
kavurma da... Harçlık desen zaten yaş kemale erdi, o hiç yok.
Bayram ziyaretine gidiyoruz, şekersiz baklava çıkıyor karşımıza, ya
da hiç tatlı yok. Neymiş, şeker kullanan insan mı kalmış?
İnsan, 'Nerede o benim yediğim sınırsız şöbiyetler,
kalburabastılar' demeden edemiyor. Bir yandan da Şeyda Coşkun bu
yazıyı okumasın diye düşünmeden tabii...
Bayram ziyaretlerinde artık elmalı kup, yalancı tavuk göğsü, incir
uyutması, fırında dört tane pirinçten yapılmış sütlaç var. Herkes
uzmanların uyarılarını dikkate almış sanki.
Niye uyuttunuz inciri, sütlaca pirinci neden az koydunuz, nerede o
eski baklavalar şerbetini tartıştığımız... El öpene ipek kozası
dağıtılıyor; tamam unutulmaya yüz tutmuş meslekleri destekleyelim
ama ne oldu benim akide şekerlerime?
Niye kavurmanın yağlı kısımları ayırılıyor?
Hiç böyle değildi eskiden bayramlar. En azından insanın
baklavasına, kavurmasına karışılmazdı; nerede o eski bayramlar!
AİLE TARTIŞMALARI
Bayramın en önemli ritüellerinden biri de akraba ziyaretlerindeki
sorular ve tartışmalardır.
'Okul ne zaman bitiyor, askere ne zaman gidiyorsun, ne zaman
evleniyorsun, ne zaman çocuk, ne zaman ikinci çocuk?' Her sene
değişmeyen aynı sorular çıkardı karşımıza. Halbuki tüm cevapları
hazır. Neyse ki ben bu bayram sorusuz sualsiz kalıyorum. Anlaşılan
akrabalar kesmiş ümidi. 'Kariyer ağır bastı, bu kız evlenmez'
diyorlar; çok şükür bu bayram da yırttık.