Gerçekten farklı bakış açısıyla eşsiz bir deneyimdi.
Yeni nesil yönetmenlere öncülük etmesiyle tanınan Tarr'ın, tecrübelerini bizlerle paylaşırken birçok sinemacıda büyük farkındalıklar yarattığına eminim.
Peki Tarr'dan neler öğrendik?
Ünlü sinemacı; "Her zaman kamerayı dik değil, yatay tutacaksınız" uyarısında bulunduktan sonra çekimlere elinde senaryo olmadan, sadece yazdığı notlarla girdiğini söyledi. Ardından oyunculara asla komut vermediğine de değindi.
'KARAKTER AVCISIYIM'
"Sinema benim hayatım" diyen Tarr, toplumsal sorunları dile getirmek için filmler yaptığını dile getirdi. İnsanların bilgisayar başında gerçekliği olmayan senaryolar yazmak için boşuna beyinlerini yorduğunu belirten ünlü yönetmen, masa başında yazılan senaryoları gerçekçi bulmadığını ifade etti. Filmlerindeki karakterleri de gerçek hayattan seçtiğini belirten Tarr, sözlerine şöyle devam etti: "Çekeceğim film için karakter avcılığı yapıyorum.
Benim filmlerimde oynayanlar, gerçek hayatta görebileceğiniz insanlar. Ben bir avcıyım; oyuncunun kişiliğini avlıyorum, 'Mış gibi yapma, ol' diyorum. Ben her zaman oyuncuları serbest bırakırım. Önemli olan oyuncunun canlandıracağı karakteri hissetmesidir. Oyuncuyu özgür bırakırsanız daha fazlasını alırsınız." 2007'de çektiği 'The Man from London' ile Cannes'da Altın Palmiye'ye aday olan Tarr, 2011 yapımı 'The Turin Horse' ile Berlin'de Gümüş Ayı ve FIPRESCI Ödülü'nü kazandı. Saraybosna, Marakeş ve Toronto gibi festivallerde jüri başkanlıkları yaptı.
Tarr, 2013'te ise yönetmenliği bırakarak sinemacılara eğitimler vermeye başladı.
Saraybosna'da film.factory adında kendi film okulunu kuran usta, yeni nesil yönetmenlere öncülük ediyor.
'TARR'IN ÇOK GÜÇLÜ VE GÜZEL BİR ENERJİSİ VAR'