Sanat dünyasının zorlama hikayelerinden, felaketi anlatırken, anlatıdan felaket çıkarmalarına alıştık evet, her serginin bir teması olmalı, tamam. Ama her eserin de illa bir trajediye yaslanması mı gerek? Sanatçılar artık yalnızca malzeme değil, hikaye de topluyor. Enkazdan demir değil, 'anlam' çıkarıyorlar. Her kırılmış metalin bir toplumsal hafıza metaforuna dönüşmesi şart mı? Sanatın bir anlatısı olması gerektiği doğrudur, ancak her anlatının da ille de bir felaketle bezenmesi gerekmez.
Neden mi bunları söylüyorum çünkü deprem yardımları, savaş için bağışlanan sanat eserleri, sanattan devşirilen çadırlar... Hepsi kulağa hem trajik hem de ironik gelen bir gerçekliğin parçaları. Ama bazen, hikaye uydurma merakımız bizi bir sınırın ötesine taşıyor. İşte tam da bu yüzden, bazı sergiler moral vermek yerine rahatsız ederken ekstra bir mutsuz ediyor. Adıyamanlı depremzede Berfin Dolaş'ın 'Kılçık' adını verdiği eseri, enkazdan topladığı demirlerle yapılmış. Anlatıma...