Yeni bir yıla girerken, hepimiz aynı ritüeli tekrarlarız:
Geçirdiğimiz yılın muhasebesini yapariz. İyi miydi, kötü müydü?
Mutlu muyduk, huzurlu muyduk? Bu muhasebenin ortasında, bir sohbet
sırasında New York'taki bir arkadaşım bana beklenmedik bir şey
sordu: "Doğduğumuz ülkenin güneş ışığı açısını veren bir alet var
biliyor musun?" Kulağa bilimkurgu filmlerinden fırlamış gibi
geliyor, değil mi? Ama hayır, bu tamamen gerçekmiş. Şöyle ki: Eğer
karanlık bir ülkede yaşıyorsanız ve doğduğunuz yerin sıcak, parlak
güneşini özlüyorsanız, bu alet sayesinde o güneş ışığını taklit
ederek ruhunuzu besleyebiliyormuşsunuz. Bu aletin varlığı bile
başlı başına ilginç. İnsanlık olarak her şeyin çözümünü
teknolojiyle arıyoruz. Mutluluğu da bir düğmede bulacağımızı
umuyoruz. Ancak, ışığı aletlerle yakalamak ne kadar tatmin edici
olabilir? Gerçekten o sıcaklığı, o hissi sunabilir mi? Yoksa bu,
içimizdeki boşluğu kısa süreliğine doldurmak için geliştirdiğimiz
başka bir araç mı? Başka bir arkadaşım ikamet astrolojisinden
bahsetti.