Murat Şeker'in yönettiği 'Çakallarla Dans' serisinin beşinci
filmi bugün vizyona girdi. Filmin kadın oyuncuları Didem Balçın,
Şebnem Dönmez, Hande Katipoğlu ve Naz Çağla Irmak ile hem
'Çakallar'ın yeni macerasını, hem de sinema sektöründe kadın olmayı
konuştuk...
DİDEM BALÇIN: Hem kahkaha atacak, hem de duygusal anlar
yaşayacaklar.
ŞEBNEM DÖNMEZ: Gittikçe acımasızlaşan bir dünyada, kendilerine
'çakal' diyen beş naif adamın dünyasının renkleriyle boyanmış cıvıl
cıvıl bir film oldu.
HANDE KATİPOĞLU: Hızlı, hareketli, eğlenceli ve duygusal bir
hikaye...
NAZ ÇAĞLA IRMAK: 'Çakallarla Dans'ın her filmde vâdettiği güldürü
var yine. Gülüşler kahkahaya, kahkahalar sandalyeden düşmeye
dönüşebilir.
KENDİMİZİ KANITLAMAMIZ LAZIM
D.B.: 'Fatma'; 'anlatılmaz seyredilir' bir karakter. Kocasına olan
sevgisi ve para sevdası için yapmayacağı şey yok.
Ş.D.: Benim kadınımın adı, 'Marjinal Müjgan'... 'Kayınço Gökhan'ın
90'larda uzaktan tanıdığı bir kadın. Dolandırıcılık yaparak hayatta
kalmaya çalışıyor.
H.K.: 'Tavşan'; 'Çakallarla Dans 4'te aşka çok cool yaklaşırken, bu
kez sevgilisi 'Köfte Necmi'yle evlenme arzusunda.
N.Ç.I.: Benim oynadığım 'Leyla', güçlü ve genç bir kadın.
Toplumumuzda sevmediğim kadın hikayelerinin tam tersini
işledik.
Filmin sevdiğim yanı bu oldu.
D.B.: Ben herhangi bir cinsiyet eşitsizliğine maruz kalmıyorum iş
hayatımda.
Gördüğüm itibardan da mutluyum.
Ş.D.: Kadınların hayatta kalması her anlamda zor. Kadınlar çalışma
hayatından korkuyorlar. Para kazanmak zaten erkekler için de
zorken; bir kadının, erkeklerle eşit şartları bırakın,
cinsiyetinden utanmadan, kendini saklamadan varlık göstermesi
zor.
Hayatın içinde kadının sesi çıkamıyor.
H.K.: Kadın cinayetlerinin, tecavüzlerin, tacizlerin ve mobbing'in
arttığı, çocuk gelinlerin hâlâ var olduğu bir yerde, sinema
sektöründeki kadın-erkek eşitsizliğini konuşmaya zor sıra
gelir.
N.Ç.I.: Dünyada ve Türk sinemasında eşitsizliği görmemek imkansız.
Kadınsanız; sadece sektörde değil, hayatın her alanında kendinizi
kanıtlamanız gerekiyor.
En başta bu gerekliliği oluşturan baskı ve bakış açılarının
incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
D.B.: Bu bir arz-talep meselesi. Seyirci neden bu tür karakterlerin
işlenmesini talep ediyor? Bu; sosyolog, psikolog ve yapımcıların
ilgilenmesi gereken bir konu.
Ş.D.: Kadınlar, oyuncu olarak seslerini çıkarmaktan korkuyor. Buna
alan verilmiyor.
Kadın hikayeleri yok denecek kadar az. Kadınlar arasında
Hollywood'daki gibi bir birlik hali henüz oluşamadı. Erkek
yönetmenlerin, erkek dünyasını anlattığı filmlerde, kadın sadece
bir unsur olarak var. Önce hayatın içinde düzelsin kadının varlığı,
sonra sıra sinemaya da gelir.
H.K.: Her şeye katlanan, satılan, dövülen ama ses çıkarmayan
kadın... Üstelik bunlar gerçek hayatta. Gerçeğimiz neyse perdeye de
o yansıyor. Gerçeğimizi kabul edelim çünkü kabul etmeden
düzeltemeyiz ve değiştiremeyiz bu problemleri.
SETİN HAKİMİ OYUN KONSOLU VE FENER SOHBETİYDİ
D.B.: Onların tek isteği, arada konsolda oyun oynamaktı. Onun
dışında sette kadınlar baş tacıydı. Bir kere çok uzattılar oyunu;
ben de 'Yeter' diyerek karavanlarına girdim. O gün yaz ortasında
dolu yağdı.
Ş.D.: Oyun konsollarının ve koyu Fenerbahçe muhabbetinin havada
uçuştuğu bir setti. Erkek egemen bir setten ziyade, saygı
duyulduğumu hissettiğim bir setti. Kendimi arkadaşlar arasında
tatlı bir muhabbet içinde buldum. Yeni dostlar edindim.
H.K.: Erkek egemen set eşittir; karavanda konsol oyunları.
N.Ç.I.: Bu set erkek egemen olsa da, bunun rahatsızlığını ya da
ezikliğini hiç hissetmedim. Herkesin aşırı keyif alarak yaptığı bir
iş olduğu için olsa gerek... Bir önceki setim de tam aksine dişil
bir setti.