İlk görüşte aşka inanır mısınız?
Ben inanmazdım, ta ki onu görene dek! Film gibi başladı her şey...
Zürih Havalimanı'ndan Park Hotel Vitznau'ya geldiğimde, hiç
beklemediğim bir anda, otelin bahçesinde çıktı karşıma.
Hani kalbiniz hızla çarpmaya başlar, hayatınızda daha önce ona
benzeyen hiçbir şey görmemişsinizdir ya; işte tam da böyle bir
andı.
Konuşmayı, bir şeyler söylemeyi o kadar çok istiyorum ki... Fakat
bu imkansız.
Zaten konuşmak, böyle bir anın büyüsünü bozacaktır; en iyisi
bakışmak.
O sırada yanımda bir ses "İlk görüşte aşk bu" diyor. Gördüğüm o ki;
turuncu gövdesi, çekici gözleri, modern duruşuyla bir tek beni
çarpmamış. Karşımda lüks otomobil endüstrisinde devrim
niteliğindeki Rolls Royce Yeni Phantom'un ta kendisi duruyor.
İlk görüşte aşk yaşadığım Phantom; bana bir günlüğüne kendimi
patron gibi hissetme ve yanında başka birçok güzel deneyimi de
yaşama şansı vâdediyor. Bunlardan bazıları; klasik bot ve çikolata
yapma atölyeleri, dağın zirvesine tırmanma, paraşütle atlama gibi
şeyler. Gerçi insanın gözü ondan başkasını görmek istemiyor ama
diğer deneyimlere de şans vermek gerek diye düşünüyorum.
Bu kadar değerli sanat eseri Phantom'un hepsini bir arada görmek
gerçekten zor. Dünyanın dört yanından birçok insan, ilk kez
Phantom'u deneyimleme şansına sahip olacağı için oldukça
heyecanlı.
Rolls Royce Phantom ile Vitznau'dan Luzern'e doğru yola çıkıyoruz.
İlk mola yerine kadar kendimi patron gibi hissedeceğim, bitiş
noktasına giden ikinci yolda ise arabayı bizzat kendim
kullanacağım. Arabanın içinde insan kendisini uzay boşluğunda gibi
hissediyor.
Tavanı o kadar ışıltılı, o kadar ihtişamlı ki İsviçre'nin dağ
eteklerinde, uzay mekiğinde bir yandan öbür yana giden Heidi gibi
hissediyorum kendimi.
EN SESSİZ MOTOR
Yeni Phantom'un sessizliği ise ayrı bir huzur veriyor. İş
dünyasında çok yoğun geçen bir günün sonunda bu arabaya binip evine
dönecekler çok şanslı. Yenilenmiş 6.75 litrelik ikiz V12 motoru
sayesinde yeni Phantom'un kalbi sessizce atıyor. Sanat eseri
diyeceğimiz bu otomobil; dünyanın en sessiz motoru unvanını da
almış.
İlk mola yerine vardığımızda; perdelerimi bir tuşla toplayıp
arabadan inmek için hazırlanıyorum.
Patron olmak ne güzel his, kapımı şimdi 100 kişi açacak diyorum ama
araba öyle akıllı ki kimseyi yormuyor; kolundaki sensöre hafifçe
dokununca kapısı kendiliğinden kapanıveriyor. Gösterge paneli ise
son 100 yıl içinde ilk kez Rolls-Royce müşterilerinin kişisel
istekleri sonucuna göre yenilenmiş.
Kahveleri içtikten sonra Luzern'e doğru yeniden yola çıkıyoruz...
Bu kez patron değilim, şoför koltuğunda bizzat kendim
oturuyorum.
Üzerimdeki milyon dolarlık sorumlulukla "Galiba yapamayacağım"
diyorum ama neyse ki dar yollar biraz genişliyor ve içim
rahatlıyor.
Phantom, ilk kez Henry Royce tarafından 1925'te tanıtıldığından
beri duayenler tarafından hep 'dünyanın en iyi otomobili' olarak
nitelendirildi. 'Yeni Phantom'da ne gibi yenilikler var?' diye
sorarsanız; ne yok ki!
Rolls-Royce'un sihirli halı sürüşü, yeni nesil kendinden
dengeleyici hava süspansiyonunun sonucu olarak gelişiyor.
Süspansiyon, elektronik olarak kontrol edilen amortisör ayarlama
sistemini sürekli değiştirdiğinden, her saniye için milyonlarca
hesaplama yapıyor. Böylece süspansiyon kusursuz dengeleniyor. Ön
cama da, yolu daha iyi görmek için stereo kamera sistemi entegre
edilmiş.
TÜRKİYE'YE SADECE BİR TANE GELECEK
Bu arada yeni Phantom, Türkiye'ye Kasım'da, sadece bir tane
gelecekmiş. Hangi şanslının alacağını ilerleyen günlerde
öğreneceğiz. Vitznau'dan ayrılırken; Phantom'dan ayrılmak, aşık
olduğunuz adamdan ayrılmak gibi geldi. Allah kimseyi sevdiğinden
ayırmasın!