Rus yazar Anton Çehov, şöyle demiş:
"Bilirsiniz vaktinde balık avlamış, soğuk güneşli sonbahar
günlerinde köyün üzerinde sürüler halinde uçan kuşları seyretmiş
bir adam hiçbir zaman gerçek şehirli olamaz, hayatının son
günlerine kadar köy özlemi çeker." Geçtiğimiz hafta sonumu bana
geri verin çünkü ben de köyümü özledim...
'Neden?' derseniz, hemen anlatayım...
Columbia'nın ana sponsorluğunda gerçekleşen Columbia PFG Alaçatı
Big Fish Turnuvası için Port Alaçatı Marina'nın yolunu tuttum.
Saat sabahın 06.00'sı... Bu karanlıkta, uykusuz bir şekilde ne işim
var benim marinada?
Deli miyim? Hayır; burada huzur, heyecan ve sabır var. Saat
07.00... Sportif balıkçılık tutkunlarının heyecanla beklediği
organizasyon başlıyor ve 61 tekne denize açılmayı bekliyor. İş
dünyasının önde gelen isimleri teknelerinde hazırlık yapıyor.
Ben de bir yandan boyozumu yiyip diğer yandan işadamı rallici
İskender Atakan, Ömer Nail Gençtürk ve takımıyla birlikte denize
açılmak için sabırsızlanıyorum.
ORKİNOS BEKLEMEZ
Balık tutmak insanı dinlendiriyor, bünyeye huzur veriyor. Balık
yakaladıklarında sporcular öyle mutlu oluyor ki, bunu tarif etmek
zor. Kocaman adamların yüzündeki o ifadeyi görmelisiniz. Turnuvada
yakala bırak kuralından bahsediliyor. Hazırlıklar devam ederken,
biraz bilgi edinebilmek için etrafta geziniyorum. Columbia PFG ve
Gözalan Grup Yönetici Ortağı Kerem Gözalan, koruma altına alınmış
türleri yaşatmak amacıyla uygulanan 'Yakala Bırak Yaşat' temasını
benimsediklerini söylüyor. Böylece balıklar ölmüyor, yakalamanın
heyecanı bittikten sonra tekrar denize bırakılıyorlar.
Bu arada saat 07.30 oluyor ve tekneler birer birer denize açılıyor.
Önden küçük tekneler, arkadan büyükler... Açıkta hepsi yan yana
dizilip hakemlerin turnuvayı başlatmasını bekliyor. Bu sırada
telsizden duyuyorum, "Orkinos beklemez hocam" diye hakeme laf
edenler de oluyor.
Start anı çok heyecanlı; herkes son sürat balık avına doğru yola
çıkıyor. Takip cihazı sayesinde tekneler birbirlerinin ne tarafta
olduğunu görebiliyor. Hakem de avlanma sahasının dışına çıkanları
buradan yakalıyor. Balık avladığı yeri belli etmek istemeyenlerin
takip cihazını kapattığı oluyor tabii.
Bizim takım oltaları denize atıyor, ardından heyecanlı bir bekleyiş
başlıyor. Bir saat geçiyor, iki saat geçiyor, gelen giden yok...
Sonra telsizden haber geliyor; Bluefin teknesi ilk balığı
yakalamış. Bluefin, iki yanımızdaki tekne... "O orkinos neden bize
değil, sana geliyor?" deyip orkinosun büyüklüğüne bakmak için
dürbünü elime alıyorum.
Denizin ortasında her şeyden uzaktayız...
Tek derdimiz; orkinos bize gelecek mi, gelmeyecek mi...
Bizim takım ful motivasyonla "Biz daha büyüğünü tutarız" diyor ve
birbirimize cool bir şekilde destek oluyoruz. Derken bir haber daha
geliyor; Shamu teknesinin oltasında bir hareketlenme var. Hakemler
yola çıkıyor; neyse ki dev orkinosla mücadeleyi kaybetmişler, yani
hâlâ şansımız var.
Küçük tekneler, "Bugün şansımız yok" deyip birer birer turnuvadan
çekiliyor.
Bizi de bir umutsuzluk hissi kaplıyor.
O sırada Baracuda teknesinden de haber geliyor. Allah allah, bu
orkinos sadece bize uğramıyor galiba! Baracuda'nın yakaladığı balık
99 kilo ağırlığındaymış! Bunun üzerine insanın canı sıkılıyor
tabii. Yine de sabırlıyız, bekliyoruz ama maalesef orkinos bize
gelmiyor. Sağlık olsun...
Hayatımda hiç bu kadar sabırlı olmamıştım...
Üstelik huzur ve heyecan bir aradaydı. İskender Atakan, "Üzülme
kızım, bu orkinos son anda bile gelebilir" diyor. Ömer Abi de
"Sıkma canını, hadi biraz patlamış mısır al" diyerek beni teselli
ediyor. Takımın en komiği ise Erdoğdu Abi... 'O balık buraya
gelecek' felsfesinden hiç vazgeçmiyor.
Sonra Murat, tüm yemleri denize bırakıyor.
"Madem orkinos tutamadık, bari başka balık tutup mutlu olalım"
diyorum. "Kılıç balığı nasıl tutuluyor?" diye soruyorum.
İskender Abi anlatıyor: "Balığı görüyorsun, peşine düşüyorsun,
yavaşlamasını bekliyorsun, durunca avlıyorsun. Yani sırtından
yakalıyorsun. Ama ben yapmam; uyuyan balığı arkasından avlamam."
Benim için günün en güzel dersi bu oluyor. Biraz düşünün; uyuyan
bir balığı sırtından avlar mısınız?