Haftanın en çok konuşulan filmlerinden ikisini arka arkaya
izledim, ne tesadüf ki ikisi de aynı klişe konuya ve zerre
inandırıcılığın olmadığı sahnelere sahipti.
Türk aşk filmleri neden hastalık hikayelerinden öteye gidemiyor
dedirten filmlerden ilki Sen Yaşamaya Bak; filmde ölümcül hastalığa
yakalanan bekar bir anne, 6 yaşındaki çocuğunun geleceğini güvence
altına almaya çalışırken o sırada aşkla tanışıyor. İkinci filmimiz
9.75, onda da benzer hikaye karşımıza çıkıyor, bu sefer erkekte
tümör çıkıyor ve tam bunu öğrendiğimiz esnada hastalık ve aşkla
tanışma hikayesi başlıyor, hepsi bu.
Başrollere ayıp olmasını hiç istemiyorum ama klişeden öteye
gidememiş hikayeler ve sahneler.
Sırf başrollerin güzelliği hatırına izlenecek ve zar zor
bitirilecek filmler. Ah o kıymetli vaktim diye film bitince sakın
kendinize kızmayın.
Hastalıklar elbette hayatımızın bir gerçeği ancak her aşk filminde
de ajitasyon için sömürülmemeli....