Aydınlık’taki ilk köşe yazım 2018 yılında yayınlandı. Altı yıla yakın bir süre, önce haftada bir, sonra haftada üç kez Aydınlık okurları ile buluştum. Türkiye’de ve dünyada olanları dilim döndüğünce yorumlamaya çalıştım.
Şimdi ise veda vakti gelip çattı…
Aydınlık’ta yazdığım her gün benim için aynı derece heyecan ve mutluluk verici idi. Birbirinden kıymetli insanlar ile çalıştım. Zaman oldu Aydınlık’ın emekçileri, gerçek kahramanları, nazımı çekti. Zaman oldu Aydınlık’ın yöneticileri bana yönelik eleştirilere siper oldu. En önemlisi de Aydınlık’ın entelektüel düzeyi son derece yüksek, kılı kırk yaran okurları… Yazdıklarımı eleştirdikleri zamanlarda bile yazarlarına sahip çıktılar. Hepsinden razıyım, hepsine teşekkür ediyorum. Umuyorum ben de onlarda benzer duygular bırakabilmişimdir.
Aydınlık, en temelde dürüstlük ve doğruluk üzerine kurulmuş bir gazete. Ben de ne yazarsam yazayım aynı samimiyetle yazdım. Daha ilk yazımda, hala içimde kanayan yara olan bir çocukluk öyküsünden söz edebilmemin sebebi de buydu. Her zaman, olabildiğince açık sözlü ve açık yürekli davrandım. Aydınlık da bana her zaman en geniş, en özgür yazma alanını sağladı. Şu altı yıl boyunca ne sansür ile ne de editöryal bir baskı ile karşılaştım. Aydınlık’ta yazılarımın virgülüne bile dokunulmadı.
Öğrenmenin yaşı yok, Aydınlık’tan çok şey öğrendim. Her biri namus timsali, pırlanta gibi dostlar edindim. Benim de Aydınlık’a bir nebze katkım olabildi ise ne mutlu bana.
Şimdi bu son yazı ile bu güzel limandan ayrılıyorum. Aydınlık’ın 103 yıllık serüvenine yaklaşık 6 yıl boyunca ben de eşlik etmiş oldum. Bu benim için bir iftihar madalyasıdır.