Türkiye’nin AB üyeliği tartışması yeniden açıldı. Elli yıllık hikaye, eşeğin kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır. Olmayacağı baştan belli ama, zaman zaman konjonktüre göre tekrar gündeme gelir.
Halkın çoğunluğu Avrupa Birliği üyeliğine karşı, üyeliği referanduma koysanız yüksek ihtimal hayır çıkar. Ama “olmayacağı baştan belli” derken bunu değil, Avrupa’ya dair bir şeyi söylüyorum.
AB bir Hristiyan kulübü. Kendileri de bunu gizlemiyor, açık açık söylüyor. Yunanistan’ın çıkarları ve Güney Kıbrıs AB’nin kırmızı çizgileri. Hristiyanlığın değerleri konusunda ise sandığımızdan çok daha hassaslar. Bin yıllık Türk ve Müslüman nefreti derinde bir yerde dip diri duruyor. Hal böyle iken, Avrupalıların kendi “özel kulüplerine” Türkiye’yi dahil edeceklerini beklemek ham hayal olur. Zelenskiy kuklasının elinde yıkılıp viran olmuş Ukrayna’yı bile alırlar da Türkiye’ye asla “buyur” demezler.
İşin en ilginç yanı ise Avrupa meftunlarının heyecanında gram eksilme olmaması. Yıllar geçti, sağcısı solcusuna, enteli esnafına karıştı, saçları sakalları Avrupa fantezileri ile ağardı, yine de milim oynamadılar.
Çorum’un köylerinde tenis kortları, Toros yaylalarında bale kursları hayal eden tayfa, her zaman olduğu gibi yine coşkun. Kolay mı? “Evropa’ya gireceğiz medenileşeceğiz” diye yerlerinde duramıyorlar. Ne büyük hayalleri de mevcut Türk halkının yerine Evropa’dan bir yerden kafalarına uygun bir halk ithal etmek. Veee…. İlk seçimde CHP iktidar!
Bunlar sadece fantezi olsa komik olurdu. Ama bu karikatür kafa, Türkiye’deki Batıcıların çırılçıplak gerçeği. Şimdi Avrupa Birliği’nin adını duyunca yine bir heyecanlandılar. Ne diyelim, bırakalım bir zaman da böyle sevinsinler.