Yunanistan - Türkiye arasında gıda fiyatlarını kıyaslayınca kıyamet koptu. Meğer insanlar zaten hayat pahalılığından dokunsan ağlayacak noktaya gelmiş. Bir de yeme içmede Avrupa’dan bile pahalı olduğumuzu öğrenince feryadın bini bir para…
Vatandaş haksız değil, Türkiye’de sıradan insanın yaşamı her geçen gün daha da zorlaşıyor. Eğer şu üç beş yılda servetine servet katmış tuzu kurulardan biri değilseniz çayın kahvenin bile hesabını yapmak zorundasınız.
Bir okuyucum, “Yunanistan’dan altı kat daha pahalıyız” başlığına “demek ki bizim esnafımız altı kat daha fazla gavurluk yapıyor” diye yanıt vermiş. Bu söze itiraz edememek, “maalesef haklısın” demek zorunda kalmak ne kadar üzücü değil mi?
Ancak hatırlarsanız vurguncularla namuslu esnafı birbirinden ayırmıştım. Kahramanmaraş’tan, Antalya’dan lokanta örnekleri vermiştim, fiyatları meslektaşlarından %80-85 daha ucuz olan yerler. Ne yazık ki bunlar azınlıkta. Enflasyon ve denetimsizlik, büyük çoğunluğu vurgunculuğa, hırsızlığa itmiş gibi duruyor. Köpeklerin serbest, taşların bağlı olduğu bir yerde kim kural tanır ki?
Zaten namuslu esnaf da aynı şeyden şikayet ediyor. Pek çok esnaf okuyucum var, “Gaffar Bey çarşı pazarda göstermelik işler dışında en küçük denetim yapılmıyor” diye dert yanıyorlar. Siz fahiş fiyatla satan, kasadan vergi kaçıran dükkanı cezalandırmadığınızda, onun namuslu komşusunu cezalandırmış oluyorsunuz. Vergisini düzgün veren, fiyatları hakkaniyetli koyan esnaf, bu düzende kaybolup gidiyor.
Hep söylemez miyiz “nerede o eski esnaf” diye. Nerede olduğu işte ortada, yıllar boyunca haksız uygulamalar yüzünden işi gücü bıraktılar, meydan da işte böyle üç kağıtçılara kaldı.