Geçen yazıda 100 Yıl Marşı'ndan söz etmiş, “Bugüne dek hiçbir
marşımız 10 Yıl Marşı düzeyine
erişememişti. 100 Yıl Marşı, işte o çıtayı yakalamış görünüyor.”
demiştim.
Bu marş konusu, üzerinde durulmayı hak ediyor. Çünkü aslında bir
değil iki tane 100 Yıl Marşı var.
Biri yukarıda sözünü ettiğimiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı
ile İletişim Başkanlığının
yaptırdığı, sözleri ve bestesi İlker Kömürcü’ye ait olan eser.
Diğeri ise CHP’li İzmir Büyükşehir
Belediyesinin Fazıl Say’a sipariş ettiği marş. Bu işin bestesi
Fazıl Say’a ait. Sözleri de yine Fazıl
Say tarafından seçilmiş, Ayten Mutlu’ya ait bir şiir.
Sonda diyeceğimizi baştan söyleyelim: Müzikal olarak
bakıldığında, Fazıl Say’ın bestesi, estetik ve
anıtsallık anlamında İlker Kömürcü’nün eserinin yanından bile
geçemiyor.
Marş olma iddiasındaki bestede belirgin derecede hakim bir ruh
hali bulamıyorsunuz. Altı dakikalık
-upuzun- parçadan, romans ve pastoral şarkı arasına sıkışmış bir
eklektizm sızıyor. Düzenleme basit
olsun derken izci marşı düzeyine inmiş. La la la la, ver ver ver
ver gibi derinliksiz tekrarlar
yüzünden sıkıcı mı sıkıcı, vasat mı vasat… Ortaokul müsamere
şarkısı düzeyinde bir çalışma. Daha
beteri, o hali ile bile intihal!
Fazıl Say’ın bestenin giriş ve nakarat bölümlerini Mehveş
Emeç’in Galatasaray Marşı'ndan
“apardığı” iddia ediliyor. Söyleyen bizzat Mehveş Hanım’ın kendisi.
Besteleri karşılaştıran müzik
uzmanları da Mehveş Hanım’ı teyit ediyor. Esinlenme ile izah
edilmeyecek bir durumun olduğu
anlaşılıyor.
İlker Kömürcü’nün 100 Yıl Marşı ise hem bestesi hem düzenlemesi
hem de icrası ile anıtsal bir
duruş sergiliyor.