TBMM’nin sayın vekilleri,
Bu mektubu size bir gazeteci olarak değil, bugüne dek meclis dilekçe komisyonuna tek satır başvuru yapmamış, hiçbir siyasetçiden hiçbir özel talepte bulunmamış bir yurttaş olarak yazıyorum.
Bugünlerde önünüze hayli tuhaf bir yasa tasarısı gelecek. Tuhaf diyorum çünkü bizden çok daha küçük ülkeler bile böylesi bir konunun “yasa” olarak meclise getirilmesine şaşırırlar…
Konumuz köpekler. Zaman zaman sokaklarda gördüğünüz, dört ayaklı, kuyruklu, azıcık yüz verince şımarıp yılışan, kalabalıklaşınca çeteleşip baş belası olan köpeklerden söz ediyorum…
Konunun özü, artan sokak köpeği popülasyonunun bazı bölgelerde insanları rahatsız etmesi ve günlük yaşamı zorlaştırması. Bu sorun, çok basit yöntemler ile çözülebilecek iken, bilinçli kışkırtmalar ve dezenformasyonlar ile bir tür toplumsal çatışma başlığına dönüştürüldü.
Sokak hayvanları, yüzlerce yıldır şehir yaşamımızın ayrılmaz parçasıdır. Şehre renk katmak, sevmek, sevilmek dışında hiçbir özel işlevleri yoktur. İnsanın olduğu her yerde yaşarlar ve normal koşullar altında zararsızdırlar. Nüfusları kontrol edilmezse ya da salgın hastalık oluşursa zararlı hale gelirler.