İliç maden faciasında ilk rapor
yayınlandı. Bazı mühendisler teknisyenler asi kusurlu bulunmuş.
Yöneticiler ise tali kusurlu! Peki şirket? Şirketin ortaklarının
zaten hiçbir kusuru yok!
Vay anasını sayın seyirciler! Nasıl oluyorsa oluyor, bu patronlar
her zaman zeytin yağı gibi üste çıkıyor…
Çünkü yasalar, iş güvenliği konusunda asıl kusuru güvenlik
uzmanlarında ve alt kademe yöneticilerde arıyor. “E ne var bunda,
doğrusu da bu değil mi?” diyebilirsiniz. İş güvenliği uzmanı genç
mühendis, patronun sözünden çıkabilir mi sanıyorsunuz? Özel iş
yerlerinde şirketin, genel müdürün, direktörün beyaz yakalılara
nasıl köle muamelesi yaptığını bilmiyor musunuz? Plaza çalışanları
arasında bile mobing (yıldırı) yüzünden intihara kadar
sürüklenenler oluyor, hiç duymuyor musunuz?
Peki o zaman devlet denetlesin! Zaten denetliyor ama, yılda bir
kez. Yılda bir kez yahu, yılda bir gelen müfettiş hangi aksaklığı
görebilir sanıyorsunuz? Belki birkaç usul eksikliğini
yakalayabilir, o da bir akşam önce patronun masasına özel misafir
olmamışsa!
Uyduruktan raporlar ile, denetleme numaraları ile birbirimizi
kandırmayalım. Eğri oturup doğru konuşalım. Türkiye’nin düzenini,
insanımızın genel niteliğini hepimiz biliyoruz. Maden sahalarında
işlerin nasıl yürüdüğünü de az çok tahmin edebiliyoruz.
Genç mühendis veya işçinin hangi konuda müdüre itiraz edecek gücü
var ki iş güvenliği konusunda olsun?
Türkiye’de maden sektöründe işçilerin sendikalaşma oranı %17.
Sendikalıların büyük çoğunluğu da devlet maden işletmelerinde
çalışanlar. Yani özel madenlerde çalışan işçilerin neredeyse tamamı
sendikasız. Bu nasıl bir iştir böyle yahu? %5 de olsa sendika
girememiş mi bu madenlere? Daha doğrusu bu nasıl bir tezgahtır
yahu?
Beyaz yakalıları ise sormayın bile. Onların hiçbir sendikal
güvencesi yok. Bağlı oldukları meslek odaları ise saldım çayıra,
Mevlam kayıra….
Bitmedi, Türkiye’de maden...