Sinan Ateş cinayetinin mutlaka aydınlatılması gerektiğini aylar önce yazmıştım. Çünkü ipuçlarından işkillenmemek elde değil.
Birincisi Ateş’e sahip çıkma pozlarında ortaya dökülenlerin neredeyse tamamı azılı Ülkücü düşmanı figürler. Olayı akla ziyan komplo teorileri ile süsleyip servis edenler Alman devlet televizyonu ve FETÖ’cü sosyal medya hesapları… Ülkücülerin kanını içse doymayacak tiplerin, eski Ülkü Ocakları Başkanı’nın davasının derdine düşmesi gerçekten pek acayip! İnsanın “bayram değil seyran değil eniştem beni ne diye öptü” diye sorası geliyor.
İkincisi, Ateş son derece kısa bir süre Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış, apar topar o görevden uzaklaştırılmış bir isim. MHP’nin Sinan Ateş’in ülkücü gençler ile görüşmesini istemediğini de biliyoruz. Yani Sinan Ateş’in kimliği üzerinde kalın bir sır perdesi var ve büyük ihtimalle bu perde aralanmadan cinayetin aydınlanması mümkün olmayacak.
Savcının iddianamesine itiraz eden kimileri, MHP’yi kast ederek “Failler var ama azmettiriciler, planlayıcılar yok.” diyordu. Devlet Bahçeli’den çok zekice bir yanıt geldi. Bahçeli, “Bakalım hukuki süreç Ankara’da mı bitecek, Pensilvanya’ya mı uzanacak?” dedi. Bahçeli’nin bu sözleri ile FETÖ’yü kast ettiği açık. Biz de uzunca bir süredir bu işin arkasında Gladyo/FETÖ’nün olma ihtimali yüksek diyorduk.
Şimdi, hem iddianame ortaya çıktığına hem de Devlet Bahçeli sessizliğini bozduğuna göre başka bazı olguları da konuşabiliriz.
Sinan Ateş’in öldürülmesinden hemen sonra edindiğimiz bilgi, İstihbarat tarafından Ateş’e dair bir dosyanın Bahçeli’ye sunulduğu yönündeydi. Bahçeli, bu dosyadan sonra Ateş’i görevden uzaklaştırmış. Uzaklaştırmakla kalmamış, onun döneminde Ülkü Ocakları kadrosuna alınan, onun referansı ile gelen kim varsa hepsini kapının önüne koymuş. Acaba bu dosyada ne vardı? Dosyanın varlığını birden fazla kaynaktan doğrulama imkanımız oldu ama hiçbiri, dosyanın içeriğine dair bilgi vermedi (belki kendileri de bilmiyordu).