Gazze soykırımının az konuşulan bir başka boyutu daha var. Gazzeliler, dünyanın en yoksul halklarından biri. İsrail ise en zenginler arasında.
İsrail’de kişi başına düşen milli gelir 54 bin Dolar. Filistin’de ise 3 bin. Yani bütün dünya oturmuş
Filistinli mazlumların, kendilerinden 18 kat daha zengin
Siyonistler tarafından katledilmesini izliyoruz.
Liberallere kalsa kişi başı milli gelir mutlak bir başarı
ölçütüdür. İkide bir “bir İsrail’in ekonomisine bak bir de komşusu
Araplarınkine” diye örnek gösteren aparat takımını söylüyorum.
Oysa İsrail’in zenginliği çalışmadan ziyade hırsızlık ve şımarıklığa dayanıyor. Toprağı işgal yolu ile çalan, Filistinlinin ürettiği her şeye bedaya çöken bir terörist zengin olmayacak da bizim emekliler mi zengin olacak?
Yoksulların trajedisi yoksul olmaları mıdır yoksa yoksa yalnız bırakılmaları mıdır? Çetin soru. Filistin için düşünürsek, içinde azıcık insanlık kırıntısı kalmış herkesi ağlatacak denli sert bir soru. Çünkü mazlumların yoksulluğunu dayanılmaz kılan asıl şey bu. Yoksul olduğun için eziliyorsun, ezildiğin için yoksul kalıyorsun… Zengine herkes dost, yoksula bir selam bile lütuf sayılıyor.
Bu tarif ettiğimiz düzenin bir adı var: Kapitalizm. Hükümetleri ve ülkeleri kendine kul köle yapmış kapitalizm. Siyonizmin kankası kapitalizm. Zengine dost, yoksula düşman kapitalizm. Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul bırakmak için gerekirse bombalarını, füzelerini kullanan kapitalizm… Ayyuka çıkmış rezilliklerini “medeniyet” diye pazarlayan kapitalizm!
Gazze’nin Holokost’tan iki temel farkı var. Birincisi tüm dünya ilk kez bir soykırımı canlı yayında izliyor. İkincisi yoksul halkı kıran zengin Siyonistler cinayetlerinin karşılığı olarak “medeni” dünyadan daha fazla para istiyor.