Astana sürecinin en somut başarısı çatışmasızlık bölgelerinin oluşumuydu. Son dönemlerde Doğu Guta ve İdlib’te yaşananlar bu başarının pratik karşılığını ortadan kaldırmış durumda. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere, bu yapısıyla da Astana Süreci temelde rejim ve Rusya’nın Suriye iç savaşını kendi lehlerine olacak şekilde yeniden şekillendirmelerine yol açtı. Bu süreç, muhalefetin fazlar halinde daha sistematik bir şekilde saf dışı bırakılmasında işlevsel bir şekilde kullanıldı. Doğu Guta’da yaşanan insanlık dramı bunu en açık bir şekilde ortaya koyuyor. Rejim, Ruslar ve İranlıların desteğiyle The Guardian gazetesinin tanımıyla Srebrenica’da yaşananlara benzer bir katliama girişmiş durumda. Bu katliamlara ve trajediye ara verilmesi amacıyla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kuveyt ve İsveç’in ortak sunduğu 2401 nolu karar tasarısını Cumartesi günü kabul etti. Bu karar Türkiye’de iki başlık veya soru üzerinden tartışıldı. Birincisi, bu karar, bu kararın alınmasına kaynaklık eden Doğu Guta’daki insanlık dramını ne ölçüde durdurabilecek? İkincisi, bu karar Türkiye’nin Afrin operasyonunu ne ölçüde etkileyebilecek? Zaten kısmi olarak bu iki soruya verilecek cevap iç içe geçmiş durumda. *** Her ne kadar medya, kararın 72 saat içerisinde uygulamaya geçeceğine dair haberler geçse de karar metninde kararın uygulamaya geçmesine dair bir süre yer almıyor.