IŞİD’le mücadele dönemi genel olarak öngörülebilir bir bölgesel jeopolitik ortaya çıkarmıştı. Bölgesel ve uluslarası güçler açısından üzerinde anlaşılabilecek bir zemin yaratmıştı IŞİD. IŞİD’i yenmeye ayarlanmış tekil hedef, aktörler arasındaki diğer anlaşmazlık noktalarını görünmez kılmıştı. Fakat IŞİD’ın en azından Irak ve Suriye’deki teritoryal formunun sona eriyor olması, aktör, çatışma noktaları ve kriz alanlarını daha fazla çoğaltıp görünür hale getirecek gibi duruyor. Buna ilaveten, bölgede bazıları Arap Baharı öncesinde, bazıları sonrasında bazıları da post-IŞİD döneminde daha fazla şekillenen ittifak ilişkilerini de bu dönemde daha fazla konuşacağız gibi duruyor. Hem bu farklı blokların kendi içerilerinde yaşayacakları dönüşümler hem de diğer bloklarla girişecekleri rekabet veya mücadele bundan sonraki bölgesel mücadele veya krizlerin mahiyetini belirleyecek gibi duruyor. Başlıkta kullandığım ‘ittifak’ kavramına rağmen, bölgesel işbirliklerinin hepsini ‘ittifak’ kavramıyla açıklamak fazlasıyla iddialı bir tutum olur. Özellikle henüz bölgesel bir statükonun vücuda gelmemiş olması, bölgesel birçok işbirliğini konjonktürel kılıyor. Bu ilişkilerin bazıları daha sürdürebilir, daha yapılandırılmış ittifak ilişkileri formuna sahipken, diğerleri daha mesele bazlı, daha geçici bir niteliğe sahipler. Bu ikinci grup için işbirliği veya partnerlik kavramlarını kullanmak muhtemelen daha isabetli olacaktır.