Son dönemlerde yaşananlar post-IŞİD dönemi bölgesel manzaranın epey sancılı olacağını gösteriyor. Bu evre rekabetin şiddetlendiği, aktör ve çatışma tiplerinin çeşitlendiği bir evre olacak gibi duruyor. Son bir ayda yaşananlar bu durumu bütün berraklığıyla ortaya koyuyor. Irak Kürdistanı’ndaki bağımsızlık referandumu, Türkiye’nin İdlib operasyonu ve ABD-İran arasındaki son gerilimin hepsi bölgenin post-IŞİD döneme geçişiyle yakından ilintilidir. Velhasıl post-IŞİD dönemi yeni tarz mücadele ve rekabetlerle dizayn siyasetlerine davetiye çıkarıyor. IŞİD’le mücadelenin görünmez kıldığı anlaşmazlıklar ve sorunlar tek tek gün yüzüne çıkıyor. Daha önce bu köşede sıklıkla vurguladığımız üzere yeni dönemde ABD, IŞİD öncelikli stratejiden İran öncelikli stratejiye geçiyor. Bu tutum, İran’ı muhtemelen daha fazla agresifleştirerek bölgesel siyasette daha da olumsuz bir rol oynamasına yol açacak. Unutmayalım, İran, Ortadoğu’daki nüfuz mimarisinin çok ciddi bir kısmını Obama döneminde değil şer eksenine dahil edildiği Bush döneminde inşa etmişti. İran her köşeye sıkıştırıldığında milis yapılarına ve diğer konvansiyonel olmayan mücadele yöntemlerine daha fazla yatırım yaparak bunu aşmaya çalıştı.