2017 yılının son günlerinde Türkiye'nin Avrupa meselesi yeniden gündeme gelmeye başladı. Almanya başta olmak üzere Avrupa'dan gelen pozitif açıklamalar Türkiye'de memnuniyetle karşılandı. Erdoğan, Afrika turu dönüş yolunda Avrupa'ya yönelik yapıcı bir dil kullandı. Cumhurbaşkanı ayrıca 5 Ocak'ta Paris'te Macron ile görüşecek. Fransa son dönemlerde Ortadoğu ve Akdeniz'de profil yükseltmeye çalışıyor. Muhtemelen iki liderin görüşmesinde ikili ilişkiler kadar bölgesel dosyalar da masaya yatırılacak. Bunların yanı sıra, Almanya dışişleri bakanı Brexit'ten sonra İngiltere'yle kurulacak ilişki biçiminin Türkiye ve Ukrayna'ya da uyarlanabileceğini söyledi. Her ne kadar bu önerinin gündeme gelmesine yol açan mesele yeni olsa da, bilindiği üzere Türkiye - AB ilişkilerini üyeliğin dışında bir model üzerinden tartışma önerisi yeni bir şey değil. Merkel, 2005 yılında iktidara geldiğinde Türkiye'yle ilişkilerde AB'ye tam üyelik perspektifinin yerine 'imtiyazlı ortaklığı' önermişti. Fakat Merkel zaten gümrük birliğinin üyesi olan Türkiye'nin ne hangi yeni imtiyazları elde edebileceğini belirtmişti ne de ortaklığın yeni çerçevesinin ne olması gerektiğine dair görüşlerini paylaşmıştı.