Önceki gün oturduğumuz kafede BBC’ye ayarlı televizyon
Taksim’deki Onur Yürüyüşü’ne polisin plastik mermiyle saldırısını
sürekli alt başlık olarak geçiyor.
Kahve filan içmeyi unutmuşum gözüm peş peşe dönen alt başlıkta.
Yanımda oturan İngiliz arkadaşıma gel de Onur Yürüyüşü’ne polis
müdahalesini anlat.
Turizmcilerin kan ağladığı bir dönemde Türkiye’nin imajına esaslı
bir darbe daha.
Oysa bu imajın düzeltilmesi için canını dişine katan o kadar çok
insan, kurum var ki.
Geçen yazıda Küresel İyi Yaşam Günü’nün arkasındaki isim Belgin
Aksoy Berkin ile Bask Dünya Aşçılık Yarışması’nda ilk 10 yarışmacı
arasına girmeyi başaran Mardinli şef Ebru Baybara Demir’den söz
etmiştim.
İKSV Medya İlişkileri Direktörü Ayşe Bulutgil’in 45. İstanbul Müzik
Festivali’nin sona ermesi nedeniyle paylaştığı e-postada, festivali
bu yıl dünyanın önde gelen klasik müzik yayınları temsilcilerinin
izlediğini söylüyor.
İKSV bu yıl festivale her yıldan fazla yabancı gazeteci ve müzik
eleştirmeni davet etmiş.
Amaç tabii ki yurt dışında Türkiye hakkında olumlu haberlerin
çıkması.
DOLULUK ORANI YÜZDE 98
Nitekim, Bulutgil’in eklediği bağlantıda, festivalin ilk haftası
tüm konserleri İngiliz müzik klasik müzik yayınlarından Bachtrack
için izleyen müzik eleştirmeni Jonathan Sutherland şöyle
yazmış:
“Son zamanlarda Türkiye’de çok iyi haberler duyduğumuz söylenemez.
Ne ki, bu yıl “Sıradışı” temasıyla başlayan 45. İstanbul Müzik
Festivali alkışlanması gereken bir etkinlik.”
The Art Desk yazarı David Nice ise müzik festivalini “Doğu ile Batı
arasındaki mükemmel denge” olarak değerlendirmiş.
BBC’nin Onur Yürüyüşü’ne polis müdahalesi haberleri bu olumlu
yazıları anında çöpe atmaz mı?
Bu bayram günü iyi haberlerle devam etmek gerekirse İstanbul Müzik
Festivali bu yıl yüzde 98 dolulukla geçmiş.
Geçen yıl bu oran yüzde 95 idi.
Demek ki, insanlar bunca gerginliğin, karamsarlığın hâkim olduğu
dönemlerde sanata daha çok sarılmak gereksinimini duyuyorlar.
Boşuna dememişler “sanat iyileştirir” diye.
Bu vesileyle İstanbul Festivali’nin gerçekleşmesinde büyük payı
olan sponsorlara değinmek istiyorum.
Zira sponsorların desteği olmadan bizim bu güzellikleri yaşamamız
asla mümkün değil.
Bulutgil e-postasında hatırlatmış.
ANA SPONSOR ECA
Geçtiğimiz yıl festivalin sponsorluğunu Borusan’dan (2006-2015)
devralan ECA aslında 27 yıl boyunca festivale gösteri sponsoru
olmuş.
ECA bu yıl festivalin ana sponsorluğunun yanı sıra 3 önemli konsere
de gösteri sponsoru olarak destek vermiş.
Büyük bir keyifle izlediğim Kapalıçarşı’daki Sonsuz Aşk, Galata
Mevlehanesi’ndeki Gülistan konserleri ve seyahat nedeniyle
kaçırdığım festival kapanış konseri Viyana Oda Orkestrası ve Fazıl
Say.
Kapalıçarşı gibi gerçekten “sıradışı” bir mekanda düzenlenen Sonsuz
Aşk konserinden sonra, ECA ve Serel gibi güçlü markaların sahibi
Elginkan Holding’i yöneten Gaye Akçen ile akşam yemeği
yemiştik.
Gaye Akçen, 16 yıl önce aramızdan ayrılan kurucu Ekrem Elginkan’ın
vasiyeti üzerine cirosu 2 milyarı lirayı bulan holdingi dört yıldan
beri yönetiyor.
Vaktini İstanbul ve ECA fabrikasının olduğu Manisa arasında geçiren
Gaye Akşen’in gelecekle ilgili planları arasında yurt dışına daha
çok açılma ön planda.
“Bavulum elimde yatırım imkanları için Rusya, Çin, Uzak Doğu,
Avrupa’yı dolaşıyorum” diyor.
Türkiye’de iş dünyasının yurt dışına daha çok açılması hem ülkeye
de iyi gelecek, hem sanat kültür hayatımızı ayakta tutan
sponsorların daha güçlenmesini sağlayacak.
Neticede güçlü festivaller için güçlü sponsorlara ihtiyaç var.