Zordur bu coğrafyada kadın olmak. Bazı bölgelerinde, hala, erkek çocuk doğunca gülen yüzlerin, kız çocuk doğunca asıldığı bu coğrafyada, kadın olmak zordur. Kısıtlamalarla biçilmiş, garptan gelen kumaşı şark modeliyle dikilmiş bir kıyafeti geçirirler kadının üstüne. Görevleri doğduğunda tanımlanmıştır. Daha bebekken yapılacaklar listesini küçücük beynine empoze ediverirler. Erkek hegemonyasının aşırıya kaçtığı şehirlerinde ülkenin, okula gitmek yapabileceği en çağdaş aktivitedir. Bir namus türküsü söylenir bu ülkede kadınların kulağına. Sesi batıda biraz daha kısıktır doğuya doğru yükselir. Cinsellikle aklını bozmuş erkeklerin şerrinden korunmayı anlatır. Giyinmeyi kuşanmayı, oturmayı kalkmayı, yeri gelince saklanmayı, yeri gelince bucak bucak kaçmayı anlatır. Hızlıca evlenmesi salık verilmiştir. Bin yıllık namus yalanının toplumca ağırlaştırılmış yükünü kendi üzerlerinden atmanın en kısa yoludur bu çünkü. Bir nevi kendini aklamadır. Apar topar da olsa olsun isterler. Mutluluk gibi bir kriter koymasına kimse karışmıyormuş gibi durur aslında ama koyamaz kadın bu telaşede. Fabrika ayarlarında olsa da baskılı öğretisinde yoktur çünkü. Bunu ona, onu çok seven ailesi, üstelik seve seve yapar. Doğru olanın bu olduğu, onlara da aynı şekilde öğretilmiştir. Bizimki gibi şark ülkelerinin kaderi, geri kalmış kafaların eğitimsiz elleriyle, böyle kaba saba çizilmiştir. Bu kara kalemi, şu köhne zihniyetin şuursuz eline tutturan da batılı çağdaş kafalardan başkası değildir. Güç; erkeğin ellerine terk edilmiş, kadın bile isteye ikincilleştirilmiştir. Memleketin en çağdaş şehirlerinde de durum öyle iç açıcı değildir. İş hayatında, trafikte, sosyal hayatta mütemadiyen erkeklerin psikolo...