Yaşamak ağrısı nasıl da asılı boynuna. Bu kadar uzun süre
cansiparane savaşmak iyi gelmedi sana. O gitmelerin de gitmek
değildi. Daha bir gitmek lazım aslında. Bildiğin bütün gitmelerden
daha uzak, daha fazla. Öyle mesafelerden falan bahsetmiyorum. Sana
kendine doğru bir yolculuğu anlatıyorum. Mesela, bir yer tut
kalbinden. Yaban otlarından, yoncalardan, begonvillerden,
ortancalardan,
sarmaşıklardan bir yer. Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava.
Meleklerin eli değmiş olsun. Dönmeyecekmişsin gibi bir yer. Daha
fazla görebilmen için yıldızları, ışığı az olsun. Gündüzlerin
gözlerine, gecelerin ruhuna dokunacağı bi yer. Seni saracak elleri
olsun. Hayatın keşmekeşinde durmadan kendini hatırlatsın. Öyle uzun
uzadıya kalmak için değil, sadece nefes almak için. Baktıkça
Tanrı’yı öveceğin bir yer seç yüreğinden. Sonra kalırsın belki. Ya
da sıkılınca dönersin. Başka türlüsü
güç. Sonra yine denersin. Belki de bir otobüse binmek gerek, son
durağı belirsiz. Rastgele bir durakta, inecek var diyerek inmek.
Yeşil olmasına dikkat et. Cumalardan bir cuma seç. Önüne baktığın
kadar göğe doğru kaldır başını. Ne
varsa geçmişten getirdiğin sakla bir sandığa. İstersen yanına al en
sevdiğin arkadaşını. Çantana birkaç parça eşyadan fazlasını koyma.
Çoktan hak ettin sen bunu, yaşamak zor iş. Durmadan harcadığın
gülüşlerini kurtar bu kalabalıktan. Arkana yaslandığında kucağında
huzur... Mavi de olsun muhakkak. Bir yer var biliyorsun ta içinde
bir yerde. Herkes için başka bu durak. Öyle bir yer ki göğünde
martılar, denizinde karabataklar, havasında iyot, mendireğinde
yosun. Nasıl iyi gelecek sana biliyor musun? Herkesin uyuduğu bir
yer bul haritalardan. Cumbası ebemkuşağı renginde bir ev düşün.
Öyle oturmak için falan değil. Sad...