Gökhan Özcan Yeni Şafak Gazetesi

Hassasiyetlerimizin bir hissiyatı var mı?

İnsanın kendi özünden besleyip büyüterek kişiliğine yansıtacağı hassasiyetler, diğer pek çok şey gibi dışarıdan kodlanarak hazır halde yükleniyor artık insanlığımıza. Nelere, nasıl, ne kadar hassas olunacağına dair görünmeyen, adı konulmayan toplumsal yönergeler var. Kanaatlerin oluşmasına benzer bir süreç söz konusu. Kanaatler de öyle değil mi, onlar da hazır alınmıyor mu artık türedi akıl fikir tezgahlarından. Neredeyse ihtirasla sahiplendiğimiz kanaatlerin ardında bize ait bir fikir çilesi, bir

17 Şubat 2025 | 118 okunma

İnsanın kendi özünden besleyip büyüterek kişiliğine yansıtacağı hassasiyetler, diğer pek çok şey gibi dışarıdan kodlanarak hazır halde yükleniyor artık insanlığımıza. Nelere, nasıl, ne kadar hassas olunacağına dair görünmeyen, adı konulmayan toplumsal yönergeler var. Kanaatlerin oluşmasına benzer bir süreç söz konusu. Kanaatler de öyle değil mi, onlar da hazır alınmıyor mu artık türedi akıl fikir tezgahlarından. Neredeyse ihtirasla sahiplendiğimiz kanaatlerin ardında bize ait bir fikir çilesi, bir kalp yükü var mı? Hassasiyetlerimizin oluşmasının ardında da kendimize ait bir yaşama, hissetme, hazmetme tecrübesi yok genellikle.

Dolaşımdaki tanımlanmış hassasiyetlerden meşrebimize uyanları seçip sahipleniyor, yine tanımlanmış usullerle ve öngörülmüş sınırlar içinde o hassasiyetleri dillendiriyoruz. Herkesin bu türden içinde demlemediği, hissiyatını edinmediği ‘satın alınmış’ hassasiyetleri var; ancak bu hassasiyet bolluğunun her geçen gün biraz daha fazla yozlaşıp çürüyen toplumsal hayatımızı geri kazandırmaya dönük herhangi bir tezahürü olmuyor. Olamaz da zaten! Hassasiyet sahibi olmak için hassas bir insan olmak gerekiyor; bunun için de hayatı katılaştıran ve örseleyen her şeye karşı sahici bir muhakemeye, mesuliyetli bir duruşa, sarsılmaz bir hakkaniyet duygusuna ve gerçeklere gözlerini kapatmayan bir insanlık şuuruna sahip olmak lazım elbette. Lazım da, kimin vakti ve sabrı var şimdi böyle şeylerle uğraşmaya!

“Bilinmelidir ki, hissiyatla hassasiyet, haysiyeti olan kişiye özgüdür; başka bir deyişle, duyu ve duyguda duyarlı olmak ancak mâkulattan (düşünce) kaynaklanan bir duruşu, bir bakışı, bir yaklaşımı, bir görüşü ve bir yönü bulunan kişi için mümkündür” diyor İhsan Fazlıoğlu, ‘Kendini Aramak’ isimli kitabında.

Sözde herkes ahlaklı ama toplumsal hayatımız ahlaksızlıktan geçilmiyor. Herkes çevreci ama elbirliğiyle doğal olan her şeyi kirletmeye devam ediyoruz. Herkes ülkesini seviyor ama bu ülkenin geleceğe dönük açıklarını kapatmak konusunda pek az insan gayretli. Herkes ülkesini kalkındırmak istiyor ama bunun için önce kendisini zengin etmesi lazım! Herkes çok insancıl ama kundaktaki bebeklerin en ağır, en ölümcül bombardımanlarla katledilmesi pek kimsenin iştahını kesmiyor. Herkes birbirine karşı çok nazik ama bu sadece ilk çatışma anına kadar sürüyor. Herkes çok düşünceli ama kendisininki dışındakilerin düşüncelerini ne merak ediyor ne o düşüncelere hayat hakkı veriyor. Herkes bir diğerine adaletli davranmaktan yana ama bir kendine yontma durumu olunca bunu hiç kimse kaçırmak istemiyor. Herkes çok aydınlanmış ama hiç kimse lambaları söndürmeye cesaret edemiyor.

İsmet Özel’in ‘Taşları Yemek Yasak’ isimli kitabından insanlığımızın yitik yanlarına ilişkin keskin uçlu bir tespit: “Yaşadığımız dünyada sözlerin teminatı yok, çünkü sözlerin bizi insan ettiği veya insanlıktan çıkardığı konusunda bilgilerimizi kaybettik ve kaybetmekteyiz. Kaldı ki insan kalmak, insan vasıflarına hassasiyet göstermek anlamlı şeyler midir günümüzde?”

Bir toplumda çürüme halinin tehlikeli bir raddeye geldiğini, herkesin suçlu yaftasını telaşla başkalarının boynuna asmaya çalışmasından anlayabilir ve teşhis edebiliriz. Böyle bir arızanın, böyle akut bir hastalık halinin, o toplumdaki herkes kendi kendisiyle yüzleşmeden tedavi edilebilmesi mümkün değildir

Psikiyatrinin konusu olabilecek kimi klinik durumların dışındaki bütün kötülükler, kendilerini kayıtsız şartsız haklı görenlerce işlenir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgisiz kalan katılaşır 17 Mart 2025 | 106 Okunma Güzeli görmek, çirkini bilmek 13 Mart 2025 | 53 Okunma Kaybettiğini bilmeyen neyi arasın? 10 Mart 2025 | 215 Okunma Derdimiz nerede? 06 Mart 2025 | 107 Okunma Ramazan okumaları 03 Mart 2025 | 389 Okunma