Gökhan Özcan Yeni Şafak Gazetesi

Hep kırgın gibiyiz ama kime?

İçlerinde adını koymak istemedikleri bir kırgınlık hissi ile yaşıyor insanlar. Sanıyorlar ki onunla yüzleşmeye kalksalar o kırgınlık büyüyecek, büyüyecek ve içlerini boydan boya kaplayarak işgal edecek. İşi zorlaştıran asıl şey bu değil ama… Böylesine içeriden kırılmalarına sebebiyet verecek bir sertlikle, bir ihanetle, bir kötülükle ya da bunlara benzer bir başka şeyle karşılaşmış değiller aslında. Kime kırgın olduklarını düşündüklerinde bir isim gelmiyor akıllarına, bir resim düşmüyor gözlerinin

06 Şubat 2025 | 94 okunma

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

İçlerinde adını koymak istemedikleri bir kırgınlık hissi ile yaşıyor insanlar. Sanıyorlar ki onunla yüzleşmeye kalksalar o kırgınlık büyüyecek, büyüyecek ve içlerini boydan boya kaplayarak işgal edecek. İşi zorlaştıran asıl şey bu değil ama… Böylesine içeriden kırılmalarına sebebiyet verecek bir sertlikle, bir ihanetle, bir kötülükle ya da bunlara benzer bir başka şeyle karşılaşmış değiller aslında. Kime kırgın olduklarını düşündüklerinde bir isim gelmiyor akıllarına, bir resim düşmüyor gözlerinin önüne. Gerçekten öyle mi bilmem ama hepimizin içinde az ya da yer tutan bu kırgınlık hissinin yüzü doğrudan kendimize dönükmüş gibi geliyor bana. İyi ama neden? Kendimizi bir büyük ‘hayalkırıklığı’ olarak görüyor oluşumuz olabilir mi bunun sebebi? Her şeyin daha iyisini yapmadığımız, bunun için fazladan bir gayret göstermediğimiz için çökmüş olabilir mi mesela bu kırgınlık hissi içimize? Daha meziyetli bir insan olmak, daha engin bir hayat sürmek, merak ettiğimiz şeylerin daha çok peşine düşmek, sevdiklerimizi daha kuvvetli sevmek, günlerin içini daha değerli şeylerle doldurmak… Bütün bunları yapmak konusunda gösterdiğimiz ihmalkârlıklar olabilir mi mesela kalbimizi kendimize doğru kıran?

Hep yaşadığımızdan daha iyi, daha dolu, daha derinlikli, daha incelikli bir hayata dair düşünceler, hayaller, tasavvurlar oluyor zihnimizde? Ama yakamızı günlük kargaşalardan kurtarıp kıramıyoruz bir türlü o atalet çemberini. Bizi içten içe kıran şey hayatımızı, günlerimizi, o günlerin içindeki kendimizi, çevremizi daha güzel şeylerle öremiyor, dokuyamıyor, yaşayamıyor oluşumuz olabilir mi? Kendimizi layık gördüğümüz türden bir ‘ince insanlığı’ hayatımızın içine bir türlü tesis edemeyişimiz olabilir mi?

“her şeyin acısı birden gelişir ve hız verir kanına/ çiçeğin susuzluktan kuruması, kedinin açlığı ve eylül ortası/ bir yanlışlık, bir kırgınlık, bir izin akşamının ilk karası/ sıkılgan ölümün kuluçkadaki kuşunun çatlamayan ilk yumurtası/ işte akreple yelkovanın, örümcekle sineğin saat on ikideki arası/ ancak coşkunluğa vakit dardır” diyor ‘Vaktin Çağrısı’ şiirinde Turgut Uyar.

Hiçbir şeyden memnun olamayışımız muhtemel ki kendimizden memnun olamayışımızdan. Kendimizi sonuna kadar sevebilecek güzellikte bir ‘insan’ gibi göremeyişimizden. Belki dilediğimiz kadar, umduğumuz, beklediğimiz kadar derin, sıcak, samimi, yürekli, dost olmayı bilemeyişimizden.

Nezihe Meriç’in ‘Zor Yokuşu’ kitabından bizi kıran şeylerle ilgili birkaç satır: “Gökyüzüne gerilmiş tellerin, gökyüzüne çıkan yokuşların, diklemesine büyük taş binaların, bacaların arasında; birbirleriyle yüz yüze, soluk soluğa, omuz omuza yaşıyorlar. Birbirlerinden nefret mi ediyorlar? Kırları, güneşi, yeşili mi istiyorlar? Gökyüzünü çok yükseklerde, en üst kat camlarında, baca deliklerinde; yeşili, çekmeyen bacaların ve kent dumanlarının isinde kararmış buldukları için mi böyle sarı suratlı, kinli, hırçın oluyorlar? Bütün bunlar için mi âşık olmuyorlar, gülmüyorlar, genç, kuvvetli, neşeli, yeşil, beyaz, mavi olmuyorlar? Omuzlarında bir yük -Günlük yaşam bir kat karabasan gibi omuzlarına çökmüş- kırgınlığın, bezginliğin, bulanık sarılığında, içlerine çekilip somurtmuşlar”

Kalbinin içine baharı bir türlü getiremiyorsan, yüzün hiçbir zaman kara kış karanlığından kurtulamaz, hayat böyle!

“Bazen içimin faylarının derinden derine kırıldığını hissediyorum” diye yazdı beyaz saçlı adam kara kaplı defterine, “kendimi yokladığımda, esefle, artık böyle şeylerden hasar bile almadığımı görüyorum!”

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgisiz kalan katılaşır 17 Mart 2025 | 106 Okunma Güzeli görmek, çirkini bilmek 13 Mart 2025 | 53 Okunma Kaybettiğini bilmeyen neyi arasın? 10 Mart 2025 | 215 Okunma Derdimiz nerede? 06 Mart 2025 | 107 Okunma Ramazan okumaları 03 Mart 2025 | 389 Okunma