Gökhan Özcan Yeni Şafak Gazetesi

Hükümdarı para olan yeni dünya

Güney Amerika’da altın madenlerinde insanlık dışı şartlarda ölümüne bir mesaiye zorlanıyor insanlar. Afrika’nın birçok yerinde yine batılı şirketler kendi ülkelerini zengin edecek madenleri çıkarırken sadece Afrika kıtasını değil, insanları da iliklerine kadar sömürüyor. Çin’de dijital atıkları ayıklayıp ayrıştırmak üzere çalıştırılan işçilerin büyük bir kısmı ölümcül kanser türlerine yakalanıyor. Ülkemizdeki ve dünyadaki birçok tekstil işletmesinde kot taşlayan işçiler akciğerlerini geri alınamaz

03 Şubat 2025 | 0 okunma

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Güney Amerika’da altın madenlerinde insanlık dışı şartlarda ölümüne bir mesaiye zorlanıyor insanlar. Afrika’nın birçok yerinde yine batılı şirketler kendi ülkelerini zengin edecek madenleri çıkarırken sadece Afrika kıtasını değil, insanları da iliklerine kadar sömürüyor. Çin’de dijital atıkları ayıklayıp ayrıştırmak üzere çalıştırılan işçilerin büyük bir kısmı ölümcül kanser türlerine yakalanıyor. Ülkemizdeki ve dünyadaki birçok tekstil işletmesinde kot taşlayan işçiler akciğerlerini geri alınamaz biçimde kaybediyor. Uzayıp gider yazmaya kalksak bu liste böyle. Yeni dünyanın ‘hükümdarı’ para, paranın imparatorluğu ayakta kalsın diye egemenler milyonlarca insanı sadece karın tokluğuna köleleştirilmekle kalmıyor, onların bedenlerini ve benliklerini de kemiriyor.

Taktığımız altın kolyede, giydiğimiz spor ayakkabıda, kot pantolonda, kullandığımız dijital aygıtlarda, kullandığımız elektrikte, endüstriyel zincirlerden pazara, oradan da bize ulaştırılan her türlü mal ve ürünün üstünde kan var. Paranın çarkı işlesin diye her yıl kısa, orta, uzun vadeli endüstriyel cinayet usulleriyle milyonlarca cana kıyılıyor. Her yıl milyonlarca insan hayatlarını, özgürlüklerini, sağlıklarını, neşelerini, yaşama sevinçlerini bu çarklara kurban veriyor. Neden? Mağazalar, çarşılar, alışveriş merkezleri vitrinlerini doldurabilsinler, bizim doymak bilmez tüketim ihtirasımız karşılanabilsin diye.

İnsanlık ikiye ayrılıyor artık; bizi sömürenler ve bizim sömürdüklerimiz! Hiç kimse bu olan bitenin ardındaki karanlık çarkları ve gerçekten ihtiyacı olmayanı tüketen herkesin bu çarkı işletenler arasında olduğu gerçeğini görmek istemiyor.

Slavoj Zizek, ‘Kırılgan Temas’ kitabında birkaç cümleyle modern büyülerin arka planını teşhir ediyor: “Meta fetişizmi öyle bir illüzyondur ki, sıradan bir nesneye (örneğin bir ayakkabıya) ruhsal bir anlam atfeder, onu büyülü kılar; aslında ortada emek, sömürü, değerin yaratılış süreci vardır, ama biz onu ‘nesnenin gizemli cazibesi’ diye algılarız”

Milyonlarca insanın hayatını tehlikeye düşüren tüketim endüstrileri, onlarsız bal gibi de yaşayabileceğimiz şeyleri bize satabilmek için kuruldu, kuruluyor. Yemek, giymek, yapmak, kullanmak zorunda olmadığımız şeylere karşı önü alınamaz bir talep gösterdiğimiz için insan öğüten bu mallar üretiliyor ve pazara sürülüyor. Bizler yaşamak için ihtiyacımız olanın fazlasını başkalarının hayatlarından çaldığımız gerçeğine gözlerimizi kapattığımız için başkalarının hayatları mütemadiyen eksiliyor ya da o başkaları hayattan eksiliyor.

“Zaman zaman bilimin, günümüzde ekonomik kârlılığın dayattığı zorunluluklara boyun eğdiği söylenir, aslında bu her zaman için doğruydu. Yeni olan, ekonominin insanlığa karşı açık savaş ilan etmesidir; bu sadece yaşam koşullarına değil, aynı zamanda ayakta kalma koşullarına karşı da açılmış bir savaştır” diyor ‘Gösteri Toplumu’ isimli kitabında Guy Debord.

Nefsini şımartmak diye bir tabiri vardı eskilerin. Yeni küresel ekonomi düzeni, parası olanların nefsini şımartabilmeleri için parası almayanları makine dişlilerinin arasına attıkları bir düzen! Yerel ekonomiler de dünyanın her yerinde küresel ekonominin uç karakolları olarak faaliyet gösteriyor. Her şey göz önünde olduğu halde bunun tartışması da yapılamıyor. Çünkü yeni ekonomi yeni bir din gibi, getirdiği bu düzen asla tartışılamıyor, tartışılması teklif dahi edilemiyor. Ekonomi çarklarının işlemesi için hayattan rahatlıkla vazgeçilebiliyor, doğal kaynaklarla birlikte doğanın kendisi de gözden çıkarılabiliyor. İnsanlar bu çarkı işletebilmek adına köleleştiriliyor, daha kötüsü içlerine bu çarkı gerekli gösterecek tüketim zehri zerk ediliyor. Yani kalabalıklar bir yönüyle kendi ölüm fermanlarını kendileri çıkartıyor. Bu çok acı bir durum; insanlık, körleşmiş kalpler ve uyuşmuş zihinlerle kendi bindiği dalı kesiyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hükümdarı para olan yeni dünya 03 Şubat 2025 | 103 Okunma Her şeyi birbirine bağlayan 30 Ocak 2025 | 112 Okunma Gönderilmiş mektuplar 27 Ocak 2025 | 67 Okunma Mutsuzluk psikolojisinden mutluluk endüstrisine… 23 Ocak 2025 | 104 Okunma Kül de olur insan, gül de olur! 20 Ocak 2025 | 251 Okunma