Gökhan Özcan Yeni Şafak Gazetesi

Kandırıkçı aynalar

Konuşup dururken bir an karşımızdakinin aslında orada olmadığını farketmek ne kadar acı! O anda uzayın karanlık ve soğuk boşluğunda döneduran yalnız bir gezegene dönüşüveriyoruz sanki! “İnsanın önemli anlarda dilsizleşen bir filozof olduğunu keşfetmesinden daha korkunç bir şey olamaz. O zaman hiç durmadan gitmek, gitmek için şiddetli bir arzu duyuyorum; oysa biliyorum ki göçebelik hayatı da sadece bir yanılsama. Bütün bunlardan geriye kalan, yıpranmış hayallerin hışırtısı; bu hayaller, çok fazla

27 Şubat 2025 | 0 okunma

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Konuşup dururken bir an karşımızdakinin aslında orada olmadığını farketmek ne kadar acı! O anda uzayın karanlık ve soğuk boşluğunda döneduran yalnız bir gezegene dönüşüveriyoruz sanki!

“İnsanın önemli anlarda dilsizleşen bir filozof olduğunu keşfetmesinden daha korkunç bir şey olamaz. O zaman hiç durmadan gitmek, gitmek için şiddetli bir arzu duyuyorum; oysa biliyorum ki göçebelik hayatı da sadece bir yanılsama. Bütün bunlardan geriye kalan, yıpranmış hayallerin hışırtısı; bu hayaller, çok fazla kullanılmış hediye paketi kâğıdı gibi hışırdıyor kafanın içinde” diyor ‘Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk’ kitabında Wilhelm Genazino.

İç güzelliğimizi kaybettikçe dışımızı abartılı bir çabayla güzelleştirmeye çalışıyoruz. Odaları, evleri, yapıları, sokakları, parkları ve hayatın diğer büyüklü küçüklü mekanlarını güzelleştirmek için büyük paralar harcıyoruz. Kendi kendine olmuyor çünkü. İnsanın içinde dışına yetecek, çevresini, yaşadığı mekanları, parçası olduğu şehirleri tezyin edecek kadar güzellik yok. Bunun için endüstriler kurduk, hayatı estetize edecek tasarımlar geliştiriyoruz durmadan. Tasarım dediğimiz şeyler içimizden gelen, kendiliğinden ortaya çıkan şeyler değil tabiatıyla. Teorik bir çabayla, tekrar eden, çoğaltılmış bir estetik üretebiliriz ancak tasarımlarla. Bu da makyaj, yani yapaylık demek büyük oranda.

Kozmetik ve estetik cerrahi sektörleri de yetmedi, fotoşop, maske, filtre ve rötuş devrindeyiz. Güzellik daha çok bir efekt artık!

Herkesin olmadığı gibi görünmeyi içine sindirdiği bir dünyada, birbirini kendi haliyle hiç göremeden ölüp gidecek belki de yakın gelecekte insanlar!

Kendisi olmayan insan mutlu olamaz. Dışarıdan gördüğü iltifatlarla bir süre idare edebilir belki ama o maskelerin ardındaki kişinin kendisi olmadığını canını acıtarak hatırlatıp duracaktır içindeki ses.

İnsanları olduğu gibi, yaratıldığı gibi sevebilmeliyiz. Kendimizi de elbette. Bir yalanı yaşamamak için, o yalanın altında içten içe ezilip gitmemek için bunu yapmalıyız. Maskeleri kendimizin yerine koymaya rıza göstermemeliyiz. Hayatın fıtratı bunu sürdürmeye müsait değil; neden olduğunu bilmediğimiz bir şeyler bizi sürekli mutsuz ediyor. Gerçek, ayaklarımızı basabileceğimiz sağlam bir zemin. Yalana inanarak, bütün yaşama yatırımımızı yalana yaparak ayaklarımızı basabileceğimiz o zemini kaybediyoruz. Gerçek olan bizimdir, olmayansa daima elimizden kayıp gitmeye mahkûm!

Fernando Pessoa’nın ‘Huzursuzluğun Kitabı’ isimli kitabından çarpıcı birkaç satır: “Ve görmeden baktığım sokağa hâkim penceremden dışarı sarktığımda, kendimi birden, kurusun diye pencerelere asılan, sonra orada unutulup yavaş yavaş buruşan, sonunda da asıldığı yeri kirleten yaş bir toz bezi gibi hissettim.”

Güzellik için kurulan bütün bu tezgahların, insanları doğal haliyle güzel olmadıklarına inandırarak işe koyuluyor. Güzellik tarifleri yapıyor ve dayatıyorlar bu standartları insanlara. Bu standartlara uygun hale gelmeyen hiç kimsenin kendini güzel hissetmesine, dolayısıyla kendinden mutlu olmasına izin vermiyorlar. Ellerindeki medyatik imkanlarla bunu sosyal hayatın sorgulanamaz bir kriteri haline getiriyorlar. Kitleler halinde o imkanların peşine düşüyoruz ve gece gündüz çalışarak kazanabildiğimiz sınırlı gelirlerin çok önemli bir parçasını bu yapay güzellikler için harcıyoruz. Durma noktası olmayan bir sürükleniş hali bu, tüketici bir döngü!

“Gönlünde güzellik bulamayan” dedi meczup, “kendini kandıracak bir ayna arar!”

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgisiz kalan katılaşır 17 Mart 2025 | 102 Okunma Güzeli görmek, çirkini bilmek 13 Mart 2025 | 53 Okunma Kaybettiğini bilmeyen neyi arasın? 10 Mart 2025 | 215 Okunma Derdimiz nerede? 06 Mart 2025 | 107 Okunma Ramazan okumaları 03 Mart 2025 | 389 Okunma