Gökhan Özcan Yeni Şafak Gazetesi

Kaybettiğini bilmeyen neyi arasın?

Yaşadığımız hayatı içselleştirmek noktasında çok mesafeler aldık, bunun pek farkında da olmadık. Yaşamanın bugünkünden farklı ihtimalleri ve imkanları olabileceğine inanan, bunu arayan, araştıran pek kimse kalmadı. Realite denen ve herkesi kendine inandıran bir şey var; bunu hemen herkes tartışmasız, sorgusuz, sualsiz kabulleniyor artık. Düne kadar modern hayatın pratikleri ve dayatmalarına karşı kendimizce direnç noktalarımız vardı. Bize ait olanı, geleneksel mirasla bize ulaşanı, kadim bilgiye

10 Mart 2025 | 0 okunma

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Yaşadığımız hayatı içselleştirmek noktasında çok mesafeler aldık, bunun pek farkında da olmadık. Yaşamanın bugünkünden farklı ihtimalleri ve imkanları olabileceğine inanan, bunu arayan, araştıran pek kimse kalmadı. Realite denen ve herkesi kendine inandıran bir şey var; bunu hemen herkes tartışmasız, sorgusuz, sualsiz kabulleniyor artık. Düne kadar modern hayatın pratikleri ve dayatmalarına karşı kendimizce direnç noktalarımız vardı. Bize ait olanı, geleneksel mirasla bize ulaşanı, kadim bilgiye dayananı, nesillerden nesillere aktarılan birikimi, tecrübeyi, hayat bilgisini ve bunlardan neşet bulan insanca hassasiyetleri savunuyorduk bir şekilde. Şimdi sonuna kadar modern olan şeyleri, türedi, köksüz bir muhafazakarlık gayretiyle makyajlayarak günün yaşantısına, ekonomik işleyişine, piyasa trendlerine, sosyal eğilimlerine uygun hale getiriyor ve buna teslim oluyoruz. Dindarca yaptığımız şeylerin pek çoğuna, dinin ruhuna, hakikatine, mânâ ve mahiyetine hiç uymayan pek çok yabancı ‘şey’ katıyoruz ve böyle yaşıyoruz. Biz eski nesiller bunu kulağımızın üstüne yatarak yapıyoruz; yeni nesillerse yazık ki o ruhtan, o hakikatten, o mânâ ve mahiyetten zaten uzakta bırakıldıkları için habersizce düşüyorlar bu tuzağın içine. Sonuçta dinin bir hissiyat, bir şuur, bir ahlak ve bir yaşama farkındalığı olarak değil; süslü imajlar, kurumsal ezberler, sürekli başa saran kupkuru retorikler, kalbe dokunmayan kolaycı yakıştırmalarla ortaya çıkarılan bir modern zaman eklentisi olarak tutuyoruz hayatımızın içinde. Öbür dünyayı yedekleyen bir dünya fantezisi olarak…

“İnsanlar gerçekten modern dünyanın ne olduğunu anlasalardı, modern dünya derhal var olmaktan çıkardı ve o anda yok olurdu; çünkü onun varoluşu, bilgisizliğin ve sınırlı olan her şeyin varoluşu gibi olumsuzdur: O ancak geleneksel ve beşer-üstü hakikati inkâr ederek vardır” diyor Rene Guenon (Abdulvahid Yahya) merhum, ‘Modern Dünyanın Bunalımı’ kitabında.

Modern hayatın yakıtı maddi güçtür. İnsanın konforu, rahatı, daha çok şeye sahip olmasıdır modern tasarımın ardındaki ana fikir. İnsan nefis sahibidir oysa, her sahip olduğunun üstüne daha fazlasını ister. Maddi güce sahip olanlar, yani sistemin egemenleri için bir durma noktası yoktur. Daha fazla kazanmak için dünyanın doğal kaynaklarını, havasını, suyunu rahatlıkla zehirleyebilir, kendileri gibi olmayan zayıf insanların canını, hakkını, hürriyetini rahatça gasp edebilir, binlerce insanı telef edecek teknolojiler üretebilirler. Bilim, sosyal hizmet alanları, kültür ve sanat emekçileri ve başka alanlarda etik dışına çıkmadan insanlık için samimiyetle çalışan insanlar, temelde bu kirli çarkın kurbanları olmanın ötesinde bir varlığa sahip olamaz, bu düzeni değiştiremezler. Bir tür esarettir bu! Güce inananların daha kazançlı olabilmek için yapamayacakları yoktur. Modern çağın başından bu yana olan büyük ölçüde budur, bugünün tablosu da ortadadır. Modern hayat, insanı kendi tabiatından uzaklaştırmıştır. Böyle maddi bir sistematik içinde maneviyatın aslî kimliğiyle var olabileceği bir yer yoktur. Modernler insanın bu aslî boyutunu yok sayar, saymadığında da onu yeniden paketler, kamufle eder, tezgâha sürer. Çoğumuz müşterisiyiz artık bu pazarın. İnandığımız değerlerin kendi anlamlarına yabancılaştırılmış yeni versiyon ve simülasyonlarıyla meşgul edildiğimizin ayırdında değiliz.

Guenon, ‘Modern Dünyanın Bunalımı’ kitabının bir başka yerinde, üstünde düşünülmesi gereken çok hayati bir tespitte daha bulunuyor: “Modern insan kendisini hakikat seviyesine yükseltmeye çalışacağı yerde, hakikati kendi seviyesine indirmektedir.”

“Ömrümüz, daha evvel kolayca vazgeçtiğimiz anlamların yerine koyacağımız yeni şeyleri aramakla geçiyor!” diye geçirdi içinden beyaz saçlı adam.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgisiz kalan katılaşır 17 Mart 2025 | 106 Okunma Güzeli görmek, çirkini bilmek 13 Mart 2025 | 53 Okunma Kaybettiğini bilmeyen neyi arasın? 10 Mart 2025 | 215 Okunma Derdimiz nerede? 06 Mart 2025 | 107 Okunma Ramazan okumaları 03 Mart 2025 | 389 Okunma