https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Her sabah kalktığımda sağımı solumu dikkatle kolaçan ediyor, hatalarım da benimle birlikte uyanmış mı diye içimin bütün kıyı ve köşelerine bakıyorum. Hatalarımı çok sevdiğimden, yanlışlarıma çok bağlandığımdan değil ha! Göremeyeceğim yerlere saklanarak bana kendilerini unutturmalarından korkuyorum!
“Lütfen Tanrı’nın sana bir zamanlar verdiği, kusurları olan insana bir bak….
O zamanlar gerçekten nasıl biriysem ve Tanrı’nın izniyle, nasıl biri olmaya devam edeceksem, beni birazcık olsun öyle sevmeye çalış. Sonra lütfen sevgilim, kusursuz olmayan insanların arasında kusursuz olmayan bir insan ol yine” diyor Kurt Vonnegut, ‘Ölümlüler Uyurken’ isimli kitabının bir yerinde.
Bir berber bir berbere, “İşin gücün hep tıraş! Gel beraber huzur içinde şöyle güzel bir sabah kahvesi içelim” demiş.
Şu küçük sahildeki kum tanelerini saymaya yetmeyecek bir ömrün nelere nelere yeteceğini vehmediyor, yetmeyeceği aklımıza dank edince de yıkılıyoruz.
Unutmamak için sağa sola not ettiğimiz şeyler, hafızamızda yer kaplamalarına değmeyeceğini düşündüğümüz şeyler aslında! Yoksa neden içimizden çıkarıp ufacık bir esintide uçup gitmesi muhtemel kağıt parçalarına emanet bırakalım onları, değil mi?
“Sizi gerçekten sevip sevmediğim hususunu çok düşündüm” dedi adam. “Hangi neticeye vardınız peki?” diye sordu kadın gülümseyerek. “Sevmediğim şeyleri düşünmeye pek vakit harcamadığımı fark ettim” dedi adam ona dönerek.
Söylemedi demeyin, papatyalar çok şakacı çiçeklerdir; kalplerinizi papatyaların vereceği cevaplara tutsak etmeyin!
Hazır kalp demişken, birazcık Oğuz Atay bırakayım buraya, ‘Tutunamayanlar’dan: “Düşünmeden kapılırsınız olaylara. Sonu ne olacak diye korkmazsınız. Sonu yoktur ki… Sonu gelmez şövalye romanları gibidir bu yaşantı: En zor anlarda daima açık bir kapı bulunur girip saklanacak. Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire: ‘Buraya kadar!’ dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın”
Meyveler aleminde bir ayva, etrafına topladığı diğer meyvelere “Elmalarla armutlar toplanmaz!” diye nutuk atarken, bir elma ve bir armut isyan ettiler: “Sen ne karışıyorsun ki, bu bizim aramızdaki bir mesele!”
Keşke hepimiz, kullanılmış poşetleri yeniden kullanılmak üzere muntazaman katlayıp üçgen haline getiren insanlar kadar kıymet verip ihtimam gösterebilsek hayata!
Hızla tepesine doğru düşen bir atkestanesini hafif yana çekilip
önce göğsünde yumuşatan, sonra havalı bir dömivoleyle karşısındaki hayali kalenin doksanına takan delikanlı sırıtarak şöyle mırıldandı kendi kendine: “bazen fırsatlar insanın ayağına geliyor!”
Karşılaşan iki insan, biraz önce birbirlerine rastlayacaklarını bilmiyorlardı ama onları birbirine doğru getiren yol her şeyi önceden biliyordu.
“Artık biliyorum ki tesadüflere inanan insanlar” dedi beyaz saçlı adam, “hadiselerin derinliğindeki hikmetleri hep kaçırıyor!”