Bazen niye Amerikan sinemasının bazı janrları bizde yapılamaz filan diye tartışılır. Alttaki haberi görünce o aklıma geldi.
İzmir’de bir kadın kocasının aşırı şiddeti nedeniyle polise sığınıyor. Polis kadın ve çocukları sığınma evine yerleştirip, adres gizleme kararı alırken, mahkeme çifti boşuyor. Dayakçı adama da elektronik kelepçe takılıyor. Eski eşine 600 metreden fazla yaklaşmasın diye. Buraya kadar, polisin de hakimin de ellerine sağlık, sahalarda görmek istediğimiz güzel hareketler.
Ama adama gelirsek... Artık bir ders al, bir kendine gel değil mi?
Amerikan filminde suçlular elektronik kelepçeden niye kurtulmak ister? Ya büyük bir soygun yapacaktır, ya Meksika’ya kaçacaktır, ya gizli bir yere sakladığı 1 milyon doları alıp gelecektir değil mi?
Bizimki elektronik kelepçeyi şarja takmayıp, uğraşa didine izini kaybettiriyor ve nerede yakalanıyor dersiniz? Eski karısının adresini öğrenmeye çalıştığı akrabaların evinde.
Yani elektronik kelepçeyi şarja takmayıp, izini kaybettirmekteki amacı, karısını bulup bir daha dövmek! Adamın nihai hedefi, hayat amacı bu! İlla karısını dövecek! E tabii bizim sinemamızda macera-polisiye yürümez, komedi ve kara komedi yürür.