Ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ve fikirlerine rüzgârlar öyle estiği için uzak görünmeyi tercih edenler, ismini hiç veya tam olarak telaffuz etmemeye azami özen gösterenler, yokmuş, öyle biri hiç olmamış gibi davranmaya çalışanlar, aleyhinde konuşanlar, ailesine çamur atanlar, tarihi çarpıtanlar, iftiracılar, hatta utanmadan küfür ve hakaret edenler...
Öfkelendik filan ama, bunların önünde sonunda rezil, acınası durumlara düşeceği, Türkiye Cumhuriyeti bünyesinin, milletin bunları kabul etmeyeceği de belliydi.
Bak n’oldu? Yine dağ taş Atatürk. Sokaklar, caddeler, meydanlar, kahveler, okullar, hatta konserler, tiyatrolar, törenler, eğlence yerleri, sosyal medya önlenemez şekilde, gittikçe yükselen seslerle Atatürk.
Konu halk açısından gayet net, hep netti. Ama bir de medyadan takip ettiğim, Atatürk’ü yeni keşfeden figürler, kanaat önderleri, gazeteciler var.
Siyaset de son günlerde daha sık Atatürk demeye başladı, Allah’ım bu bir rüya mı? Fevkalade, bravo, işte böyle.
Ama tabii sadece Atatürk demekle de olmaz. Ne demişti ülkenin kurucu lideri? “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir...”