İstatistik büyük eleştiriler alsa da geleceğe yönelik projeksiyon yapmak için elimizdeki en somut bilim dalı da odur. En büyük eleştiri, serilerin ölçümlemelerinde yapılan değişimlerin bir önce dayanak noktasını boşa çıkarmasıdır. Bir diğer eleştiri de insan unsurunun psikolojik dürtülerle atacağı adımları tahmin edememesidir. Bu sorunu en önemli bilimkurgu yazarlarından Isaac Asimov, Vakıf Serisi’ni yazarken yarattığı Henri Seldon karakteriyle, sanal evrende çözmüştü. Henry Seldon, psikotarih bilimi aracılığıyla toplumsal hareketleri tahmin edebiliyordu.
Günümüz dünyasından henüz kendi Seldon’larımız olmadığı için insan toplumunun hareketlerini tahmin etmemiz mümkün değil. O yüzden bizim somut bilim dallarımıza güvenmeliyiz ama yetersiz kalacaktır. Zira, Türkiye ve Türk tüketicisi dolayısıyla bu tüketicinin seçtiği kişiler başka ülkelere benzemiyor. Bunun sonuçları otomotiv pazarına da yansıyor. Yeni kabine ile birlikte kurlar yine zirve yaptı. Bu zirveyi seçilen isimlere bağlayanlar oldu. Oysa bu bir sistemdir ve isimlerden bağımsızdır. Bugün ekonomimiz, Allah kimsenin başına vermesin, teşbihte hata olmaz, kanserin dördüncü evresinde. Böyle bir durumda otomotivde yöneticilerin ne yapmasını bekliyorsunuz, tabii ki iç pazar hedefl erini küçültmek. Nitekim, konuştuğum bazı yöneticiler pazardaki toplam neredeyse yarı yarıya küçülerek, 200 binlik bir gerilemeden bahsediyor.
Bu noktada bir Seldon’a ihtiyaç yok. Ama ne kadar düşecek?
Türkiye’deki tüketici davranışları, eğer inceleyebilseydi Seldon’a mesleğini bıraktırıp, galaksiler arası seyahatlerde muavinlik yaptıracak derecede değişik seyrediyor. Basit bir örnek, AK Parti’nin sattığı şeker fabrikası işçilerinin, AK Parti’nin seçim sonrasında iş garantisi sözüne oy verip, sonra da aldatıldık demeleri…
Adam, satmış, size nasıl iş versin uyarılarını dinlememek ya da düşünmemek… Burada AK Parti yerine, muhalefeti de yazın, değişmez. Bu psikolojiyle ilerleyen halk, yarın öbür gün farklı dürtülerle otomobil alacaktır.