Bilindik bir hikayedir. Kurbağayı kaynar kazana atarsanız, can acısının verdiği refleksle kendini suyun dışına atar. Oysa, önce kazana atıp sonra suyu ısıtmaya başlarsanız, yavaş ısınan suda kendini bekleyen sonu algılayamaz, sıcağı hissettiği zaman ise çok geç olur.
Türkiye’deki tüketiciler de bence aynı durumda.
Ani krizlere çok sert tepkiler veriyorlar. Ancak, daha sonra şartlar kriz anı ve sonrasında daha zorlu ve güç olsa bile alışıyor ve tepki vermiyorlar.
Otomotiv ve konut tüketiminde aynı kurbağa sendromu yaşanıyor. Ekonomik türbülanslara yönelik önce sert bir tepki geliyor, daha sonra insanlar yüksekten aşağı doğru dönen faiz ve kurlara rağmen alıma yöneliyor. Haziran ayındaki Pazar örneğin haziran ayında otomobil satışları yüzde 40 daraldı. Ramazan Ayı’nın, bayramın, seçimin yani dokuz ayın çarşambasının aynı aya geldiği bir dönemde Pazar 57 bin oldu. Geçmişteki kriz dönemleri ile karşılaştırıldığında bu adetler rekor sayılıyordu.
Dolayısıyla tüketicinin ortama ayak uydurma yetisi ülkemizde kuvvetli.
Lakin, bu yılların geçmişe oranla bir farkı var o da perakendenin giderek azalması. Bugün markalar, filo şirketlerinin yönetimine girmiş durumdalar.