Türkiye’ye “acı haberin” sonu gelmiyor.
Gene yüreğimiz yandı.
El Bab’da 16 şehit verdik.
Onlardan biri de gazetem Milliyet’in yazı işlerinden kardeşim Barış
Baş’ın kuzeni Ali Sezai Yalçın.
“Ateş düştüğü yerin” ötesinde hepimizin ciğerini dağlıyor.
Bir yandan ülkenin içindeki terör belası, öte yandan Suriye’den
gelen şehit ve yaralı haberleri...
.....................
Türkiye’nin Suriye’ye girmesi -kaçınılmaz- zorunluktu.
Güney sınırımız boyunca uzanan PYD-YPG koridoru İskenderun’un
yanındaki Afrin’e ulaştığı taktirde Suriye ve diğer Arap
ülkeleriyle ulaşımımız kapanmış olacaktı.
Bir sonraki adımın da “Hatay’ı karıştırmak” olduğu ve böylece
Akdeniz’e çıkmanın planlandığı seziliyordu.
Hatta biliniyordu.
Türkiye ÖSO’yu destekleyerek süngüsüyle bu planı yırttı attı.
Ancak...
3-5 kilometre derinlik yeterli değildi.
Daha aşağılara inmek, önce Bab’ı, ardından Membiç’i almak
gerekiyordu.
Böylece PYD’nin Güneyden sarkarak Afrin’e “U” çizimiyle ulaşmasını
“kesin” önlenebilirdi.
***
Türkiye bu harekatı “ABD’ye rağmen” gerçekleştirdi.
“Anlaşma” aramadı, buna vakit yoktu, Suriye’ye girdi ve ABD’ye
sadece bunun bilgisini verdi.
Rusya’yla ise sağlıklı bir diyalog kurulmuştu.
Türk jetlerinin harekat boyunca IŞİD hedeflerini vurabilmesi bu
diyalogla mümkün olmakta.
........................
Ancak...
Harekatın asıl “zorlu” aşaması yeni başladı.
IŞİD, Bab’a savaşçı yığmış bulunuyor.
ABD’nin PYD güçlerini kullanarak IŞİD’in “başkenti” gözüyle bakılan
Rakka’ya harekatı 2017 baharına ertelemesi de önemli faktör.
IŞİD böylece -hiç değilse 2017 baharına kadar- Rakka savunmasına
ayırdığı güçlerinin büyük bölümünü Bab’a çekti.
Direnişini kuvvetlendirdi.
Yani...