Şu çok “süper/über” önemli iki konuda “teknolojiyi” güvence olarak görüyordum.
......................
Önce BİRİNCİSİ... “DARBE...”
Türkiye’de güvenlik ve istihbarat kuruluşlarının sahip oldukları yüksek “izleme/dinleme” teknolojisi nedeniyle artık “darbeler” döneminin kapandığını düşünüyordum.
Öyle ya...
Bir dönemin Genelkurmay Başkanı “Kandil’dekileri BBG Evi (Biri Bizi Gözetliyor Evi adlı programdan esinlenerek) gibi izleyebiliyoruz” dememiş miydi?
Sınırların 200 km ötesindeki Kandil’dekilerin nefes alış verişlerini bile dinleyen bir istihbarat örgütümüz varsa, içeride darbe nasıl örgütlenecek, nasıl haberleşecekti?
Mümkün değildi.
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbelerinde istihbarat servislerinin ellerinde bu ileri “gözleme/izleme/dinleme” teknolojisi yoktu.
Oysa...
2000’li yıllar Türkiye’sinde Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, Genelkurmay Başkanı’nın bile dinlendiği yolunda haberler yayımlandıktan sonra yüzlerce komutanın darbe için örgütlenmeleri, darbe için düğmeye basmaları artık mümkün değildi.
Üstelik daha önceki darbelerde MİT başkanları askerdi.
Darbe hazırlığını bildikleri halde sivil iktidara bildirmemişlerdi.
Oysa...
Uzun süredir MİT’in başkanı sivil.
İktidarın sırdaşı olduğu bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıkça ifade edildi.
O halde “Darbeler dönemi bitmiştir” diye düşünüyordum.
Ama bakın bütün bunlara rağmen yüzlerce komutan, binlerce subay, astsubay darbeye kalkışabildi.
Devletin doruklarındakiler darbe kalkışımını komşusundan, akrabasından öğrendiğinde darbeciler, tanklarla, zırhlılarla, jetlerle, helikopterlerle çoktan harekete geçmişlerdi bile.
İlk hayal kırıklığım böyle...
........................